Aslında, kutuda ki madde uranyum değil. | Open Subtitles | في الواقع ، المواد الموجودة بالصندوق ليست يورانيوم |
Savunmasız olduğunu düşünüyorsun ama kutuda ne olduğunu sor bakalım. | Open Subtitles | أتظنين انها عديمة الحيلة اسأليها ما الموجود بالصندوق |
Altıncı günde kutu gizli bir odada bulundu. | Open Subtitles | فى اليوم السادس اكتشفت بالصندوق غرفة سرية محجوبة ومحمية من جميع الجوانب |
Küçük bir kız, mor düğmeyi çekmeyi denedi sonra da itmeyi. Olmayınca arkasına yasladı ve titreyen alt dudağıyla kutuya baktı. | TED | حاولت فتاة صغيرة أن تسحب الزر البنفسجي وأن تضغطه، ومن ثم استلقت وحدقت بالصندوق وشفتها السفلى ترتعش. |
Ve Kutunun içinden rastgele çektiğiniz toplar ses çıkarıyorsa, belki kutudaki tüm toplar ses çıkarıyordur. | TED | وإذا كانت معظم الأشياء التي تسحبونها من الصندوق بشكل عشوائي تصدر أصواتاً، فلربما أن يكون كل ما بالصندوق يصدر أصواتاً. |
Vonage gibi şirketler örneğin. Aslında sıradan bir telefonu alıyorsunuz, fişini bu küçük kutuya takıyorsunuz ki bu kutuyu şirket size veriyor, onu da kablolu modeminize bağlıyorsunuz. | TED | شركة مثل فاونيج تقوم بوصل جهاز الهاتف المعتاد بالصندوق الصغير الذي قاموا باعطائه لك ,ويتم وصل ذلك الصندوق بجهاز المودم |
Ne olursa olsun, en sonunda kutuyla oynamaya başlayacak. | Open Subtitles | نص الأوقات ينتهي به الحال باللعب بالصندوق |
Ve onu kilime sarıp arabaya kadar sürükledim ve bagaja koydum. | Open Subtitles | ، ثمّ استخدمت البساط لأجرّها إلى السيّارة . ثمّ وضعتها بالصندوق |
Silâha bakarken ayağım sandığa takıldı ve sendeledim. | Open Subtitles | لقد تعثَرت بالصندوق بينما كنت انظر للبندقية |
Doğru kutuda olduğuna emin misin? | Open Subtitles | أنا أدفع بقوة هل أنتي متأكدة بأنك بالصندوق الصحيح |
kutuda bir de omur var. | Open Subtitles | نعم، هناك فقرات بالصندوق أيضاً |
Yani, bu Chloe kızı hakkında bana... birşeyler anlatmamasının sebebini çözmem gerek... ve cevapların bu kutuda olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | . اعني , أُريد ان اكشف , لماذا هو لم يُخبرني ؟ بشأن الفتاة " كلوي " , و اعتقد ان الإجابة . ربما تكون موجودة بالصندوق |
Tabaklar tabak koruyucularıyla kutu başı 10 tane paketlenecek. | Open Subtitles | يجب وضع الاطباق بواقيات الاطباق ووضع 10 منها بالصندوق |
Hapishanede, sizi sakinleştirmek istedikleri zaman, "Kızgın kutu" olarak bilinen bir yere koyarlar, çok anlamsız, ama birkaç vahşi suçluyu bir araya getirip kurallara uymalarını beklemek kadar değil. | Open Subtitles | ،في السجن عندما يريدون أن نهدأ يضعوننا في ما يدعونه بالصندوق الساخن وهذا ليس منطقياً |
Ama daha iyi olacaksan kutuya delikler açarım. | Open Subtitles | لكن إن كان سيريحك هذا سأصنع ثقوباً بالصندوق |
Kutunun bende kalmasına izin verin. | Open Subtitles | من أن أحصل على شيك النقود يجدر بكِ أن تدعيني أحتفظ بالصندوق |
Bu da benim ailemin lâneti, işte bu yüzden kutuyu her zaman biz taşırız. | Open Subtitles | . اترين , هذه هيا لعنة عائلتي . لهذا يجب علي دائماً ان اعتني بالصندوق |
Her müzisyen, dış kısmı enstrümanıyla eşleşen ve aslında onu içeren kutuyla biten bağlantılı bir diziyi izler. | TED | يتبع كل موسيقي نسقا مرتبطا ببعضه يبدأ بالصندوق الذي يتطابق غلافه مع الأداة وينتهي بالصندوق الذي يحتوي على الأداة بالفعل |
Eğer çalınan sandığı bulursak, geri dönüp bizi öldürecekler. | Open Subtitles | سيعودون ويقتلوننا إذا وجدنا مسروقات بالصندوق. |
Bu kutudaki kulaklarla karşılaştırmak için gereken DNA'yı almamıza izin veren mahkeme kararı. | Open Subtitles | هذا أمر مِن المحكمة بأَخْذ عينة مِن الحمض النووي لمقارنتها بالأُذنين اللتين بالصندوق. |
Kara kutudan çıkan SD kartından bir şey bulabildin mi? | Open Subtitles | أعثرت على أيّ شيء من بطاقة الذاكرة بالصندوق الأسود؟ |
Demek şeytanı yeniden kutusuna hapsetmek istiyorsunuz? | Open Subtitles | إذن , فأنتما تريدان إعادة حشر الشرير بالصندوق ؟ |
kitaplar diğer kutudaydı. | Open Subtitles | حمدا للرب أن الكتب كانت بالصندوق الآخر |
Bagajda bulunan bunlar dışında araba boş. | Open Subtitles | السيارة خاوية ما عدا هذه عثرنا عليها بالصندوق |
Kız bagajdaydı Etrafta birkaç tur attık | Open Subtitles | كنت قد وضعتها بالصندوق, و مشيت قليلاً |