Civar bölgelerdeki insanlar gelip yiyecek, bilgi, makine parçası alışverişi yapıyorlar. | Open Subtitles | . الناس من كل الاقليم يتجارون بالطعام وبالمعلومات وباجزاء من الات |
Ama dairesi yiyecekle doluydu. İyi yiyecek değil, ama temel gıdalar. | Open Subtitles | لكنّ بيته كان ممتلئاً بالطعام ليس طعاماً صحياً، لكن معيشة أساسية |
- Sen, daima yemeği düşünüyorsun. | Open Subtitles | انك تفكر بالطعام دائما ولا تفكر بشيء اخر أليس كذلك ؟ |
Galiba yemekle ilgili daha fazla, ve gerçekten onu seviyorum. | TED | أنا أفكر بالطعام طيلة الوقت .. وانا احب الطعام كثيراً |
Sadece konu Yemek olunca belirli kurallarım var tamam mı? | Open Subtitles | ولكن عندما يتعلق الأمر بالطعام فلدي قوانين معينة اتفقنا ؟ |
Bütün hanımları selamlamak yemeğin tadını çıkarmama engel oldu. | Open Subtitles | تحية كل السيدات حرمتني الإستمتاع بالطعام |
Rus bölgesi yiyecek ve ham maddeye sahipti. | Open Subtitles | المنطقة الروسية تحظى بالطعام والمواد الأولية |
Ada bir köy ya da kentin üzerinde durup yiyecek ve içecek veya ne isterlerse doldurulmak üzere sepet sarkıtıyorlardı. | Open Subtitles | الجزيرة كانت تهبط على قرية أو مدينة ثم تُنزل الجرابات لتُملأ بالطعام والشراب |
Kamyon dolusu yiyecek tütün ve likör getiriyorlar | Open Subtitles | يحملون السيارات بالطعام و السجائر و الخمور و مستحضرات التجميل الفرنسيه |
Alman birlikleri yıllardır görmedikleri miktar ve kalitede yiyecek ve içeçekle dolu Fransız kasabaları bulmuşlardı. | Open Subtitles | القوّات الألمانية وجدت المُدن الفرنسية مليئة بالطعام والشراب بكميات ونوعيات لم يروها لسنوات |
Hayır, yani burada dünyanın en güzel yerlerinden birindesin... ve yemeği düşünüyorsun. | Open Subtitles | لا أنت تقفين أمام إحدى أرعب المناظر الطبيعية وتفكرين بالطعام ألست معجبة ؟ |
mesela, daha az yalan, daha çok ukrayna yemeği bunu bana mı söylüyorsun. | Open Subtitles | مثل.. وداعاً للأكاذيب و أهلاً بالطعام الأوكراني |
Bu, sizi şaşırtabilir, ...ama beni yemekle satın alamazsınız. | Open Subtitles | قد يفاجئك هذا لكنك لاتستطيع رشوتي بالطعام |
Sanırım yemekhanedeki yemekle doyman gerekecek. | Open Subtitles | أظنُ أنهُ عليكَ أن تقبلَ بالطعام المَوجود في الكافيتيريا |
Yabancı bir ajanın iş yerini belirlemek, Yemek ile ilgilidir. | Open Subtitles | عندما تريد ان تحدد مقر جاسوس اجنبي كله متعلق بالطعام |
Mesajlaşmanıza, tweet atmanıza, ses kaydetmenize veya Yemek yemenize izin yok. | Open Subtitles | لا يمكنني السماح لك بالمراسة ولا بالتغريد ولا بالتسجيل ولا بالطعام |
Pekala, sinemanın ve yemeğin tadını çıkarın. Sizinle tanışmak güzeldi ahbap. İsmin her neyse. | Open Subtitles | حسناً ،إستمتعوا بالطعام والفيلم سررت بلقائك يا.. |
Bunu yiyecekle doldur. 60 saniye içinde bu evi terk ediyoruz. | Open Subtitles | إملأ هذه بالطعام ، سنغادر هذا المنزل فى غضون 60 ثانيه |
Bu, kuruluşların bir araya gelerek yiyecekleri kutladığı ve yiyeceklerle yapılacak en iyi şeyin onları Yemek olduğunu ve ziyan etmeyi bırakmak gerektiğini göstermesidir. | TED | إنها وسيلة للمنظمات من أجل أن تجتمع معاً لتقدّر الطعام، لتقول أن أفضل ما يمكن فعله بالطعام هو تناوله والاستمتاع به، والتوقف عن تبديده. |
Insanlar bize sahne arkasına evde yaptıkları yemekleri getirirlerdi ve bizi besleyip bizimle yerlerdi. | TED | الناس تأتي بالطعام المطبوخ في المنزل لنا خلف الكواليس في جميع أنحاء العالم وتطعمنا وتأكل معنا. |
Hiç dışarı çıkmazdı, spor yapmazdı, donmuş yemekler, çikolatalar ve kırmızı şarapla beslenirdi. | Open Subtitles | لم تخرج للخارج لم تقم بالتمارين كانت تعيش بالطعام المجمد والحلوى والنبيذ الأحمر |
Açım ama lezzetli yemeklerle ilgileniyorum. | Open Subtitles | أنا جائع، و لكني مهتم أكثر بالطعام الجيد |
Yanlış bir şeyler olduğunu biliyordum. Alman yemeklerini kim zikler ki! | Open Subtitles | علمت بأنّ هناك أمراً غريباً مَن سمع بالطعام الألماني من قبل؟ |
Fareler ise yiyecekleri korumayı ve onları yalnız bırakmayı neredeyse imkansız hale getiriyor. | TED | ومن المستحيل الاحتفاظ بالطعام في المنزل بسبب الجرذان، ناهيك عن الطعام الطازج يوميًا. |
Annen ve beni yemeğe götürecek olan adam hemen dönerler. | Open Subtitles | امك وذلك الرجل الذي ياتي لي بين الحين والاخر بالطعام سيعودون مباشرة |
Tornavidayı konzerve kutularını açmak için kullandıysa, içindeki yemekten birazının bulaştığını düşünmüştüm. | Open Subtitles | ظننت أنّه لو إستخدم المفكّ لفتح العلب لربّما علِق بالطعام ، أيضًا |
...New York'un kendi yemeğiyle olan ilişkisini geliştirmeye çalışıyoruz. | Open Subtitles | - نحن نحاول أن نرفع من شبكة مدينة نيويورك بالطعام |