Tek bir yerde yaşamaya inanmıyor musunuz, Bay Quick? Ailem taşındı. | Open Subtitles | انت لا تعتقد بالعيش في مكان واحد يا سيد كويك ؟ |
Barışçıl ve zengin yaşamaya izin verilenlerin sayısı tarafından ölçülüyor, bu yüzden. | Open Subtitles | تُقاس بعدد من سُمح لهم بالعيش في سلام و ازدهار بسبب ذلك |
Her zaman New York'ta yaşamak istemişimdir. | Open Subtitles | (لطالما حلمت بالعيش في (نيويورك |
Her zaman New York'ta yaşamak istemişimdir. | Open Subtitles | (لطالما رغبت بالعيش في (نيويورك |
Dünya hükümetleri kayıt işlemine son verip huzur içinde yaşamamıza izin verene kadar güçlerimizi sizinle savaşmak için kullanacağız. | Open Subtitles | إلا إذا قامت حكومات العالم بإنهاء التسجيل ، و السماح لنا بالعيش في سلام سوف نستعمل قدراتنا لقتالكم |
O evde yaşamaktan gerçekten rahatsız olacaksın. | Open Subtitles | أنا أعتقد أنك تصبح مهووسا محترفا بالعيش في ذلك المنزل. نعم، يجب أن تنتقل. |
Mogadishu'nun kenar mahallelerinde bir çadır kentte yaşamaya başladı. | TED | انتهى به الأمر بالعيش في خيمة في ضواحي مقديشو. |
Bir şekilde bazı insanların ölmeyi hak ettiğine inanılır aksi takdirde iyi insanlar kendilerini yaşam şansının çok çarpıtıldığı yerlerde yaşamaya ikna ederler. | TED | عبر الاقتناع أن بعض الأشخاص يستحقون الموت على نحو ما، يسمح الأشخاص الجيدون لأنفسهم بالعيش في أماكن حيث تكون فرص العيش شديدة الانحراف. |
Neden içimde acılar vererek ve beni aşağılayarak yaşamaya devam ediyor? | Open Subtitles | لماذا علي أن استمر بالعيش في طريق مذل مؤلم؟ |
Bir iç savaşın ortasında yaşamaya devam etmeyeceğim. | Open Subtitles | لَن أَستمر بالعيش في منتصف الحرب ألاهلية |
Sonunda, bir dağda yaşamaya başladı ve kötü birşey oldu. | Open Subtitles | و أخيراً, بدأ الرجل بالعيش في الجبال و أصبح رجلاً شريراً. |
Bu dünyada yaşamamıza izin verdiğin için hepimiz sana minnettarız. | Open Subtitles | لقد سمحت لنا بالعيش في هذا العالم ولهذا نحن ممتنون لك للأبد |
Montana'da yaşamamıza izin vereceklerini düşünüyor musun? | Open Subtitles | أتظنهم سيسمحون لي بالعيش في "مونتانا" ؟ |
Hayır, ben anı yaşamaktan memnunum. | Open Subtitles | حسناً, لا... أنا سعيدة بالعيش في اللحظة. |
Bu Gil'in fikriydi. Zemin katta yaşamaktan mutluydum. | Open Subtitles | كانت فكرة " غيل " , كنت سعيدةً بالعيش في الطابق الأرضي |
İnsanlar genellikle bir yalanın içinde yaşamaktan mutlu olmuşlardır. | Open Subtitles | الناس غالباً كانوا سعداء بالعيش في كذبة |