onun için mükemmel bir eşsin. Komik ve kurnaz insanlara bayılır. | Open Subtitles | كنتَ لتكون مثالياً بالنسبة لها إنها تحب الرجال الطريفين غريبي الأطوار |
Sonuçta onun için o mekan geçip gittiği bir yerdi. | Open Subtitles | ومع ذلك كانت بالنسبة لها مجرد غرفة تعبر من خلالها |
- Büyün hayatım boyunca onun için en iyisini düşünerek geçirdim. | Open Subtitles | لقد كنت طوال حياتى ابحث عن ما هو جيد بالنسبة لها |
Ona göre, "Burada sonsuza dek tıkılıp kaldın. Katlan" demek daha doğru. | Open Subtitles | بالنسبة لها كأن تقول أنت باقِ هنا الى الأبد، تعامل مع هذا |
- Eve gelmeden çalışma alanında kalması onun için garip birşey degildi. | Open Subtitles | ليس امراً غريباً بالنسبة لها ان تبقى خارجاً بدون أن ترجع للمنزل |
Sadece Noel onun için pek de mutlu bir dönem değil. | Open Subtitles | الأمر وما فيه أن أعياد الميلاد ليست بالأوقات السعيدة بالنسبة لها. |
Eminim ki ayrılmak onun için kolay bir karar olmamıştır. | Open Subtitles | أنا متأكدة أن مغدارتها لم تكن قرارا سهلا بالنسبة لها |
Benim için olduğu kadar onun için de geçici bir şeydi. | Open Subtitles | لقد كان الامر مؤقت بالنسبة لها كما هو مؤقت بالنسبة لى |
onun için semptomlar dini temelli hayaller olarak ortaya çıktı. | Open Subtitles | بالنسبة لها. الأعراض تجسدت في صورة أوهام مستندة إلى الدين |
onun için, son zamanlarda geceyle gündüzün pek farkı yoktu sanırım. | Open Subtitles | بالنسبة لها، كان النهار والليل متشابهين حتماً بالنسبة لها في النهاية |
Şimdiden yanlış yola saparsa onun için her şey biter. | Open Subtitles | إذا سارت بشكل خاطئ الآن حينها سينتهي الأمر بالنسبة لها. |
onun için, hayat tek bir görevden ibaretti: ailesinin kaçışı ve Avustralya'da yeni bir yaşam. | TED | بالنسبة لها,كانت حياتها تدور في مُهمة واحدة الهروب بعائلتها وحياة جديدة في استراليا. |
Başaramayacak olması onun için akıl almaz birşeydi. | TED | من غير المُصدق بالنسبة لها أنها لن تنجح. |
Girselda okula gitmek için her fırsata sahipti fakat ortaya gitmesi onun için güvenli değildi. | TED | غريسيلدا كانت لديها الفرصة لتذهب للمدرسة، لكن لم يكن الذهاب لهناك، آمنا بالنسبة لها. |
Bu grup ilk bir araya geldiğinde Lisa anksiyete sebebiyle kusmaya başladı, bu, onun için çok fazlaydı. | TED | حينما اجتمعت تلك المجموعة لأول مرة، بدأت ليسا تتقيأ من شدة التوتر، وكان الأمر مُربكًا للغاية بالنسبة لها. |
Bu onun için bir iş, diğerleri içinse sadece süt. | TED | وهذا يمثّل نشاطا تجاريا بالنسبة لها , لكن الحليب للآخرين جميعا. |
Aşk onun için bir oyundu. Gülmesini sağlardı, diyebilirim. | Open Subtitles | الحب كان لعبة بالنسبة لها كان يجعلها تضحك |
Ona göre ofisim düşman hattı. Herzaman ona sahip olmak istiyordu. | Open Subtitles | إنه كما لو كان أرض العدو بالنسبة لها إنها تحاول دوماً أن تجعل منه |
Ona göre, demiryolu ve köprü yapımları kültürler arası bir köprü oluşturmak için değildi. | Open Subtitles | كان إعادة بناء سكك الحديد والطرقات ، بالنسبة لها لا يمثل جسراً بين الحضارات |
Ona "bir zemin hazırlayalım, önce dost olalım" der demez aniden, ki bunda hiçbir hatam yok, Ona karşı dayanılmaz oluverdim! | Open Subtitles | قلت لها اريد ان اكون اساسا ونكون اصدقاء فجأة وبدون خطأ مني اصبحت لااقاوم بالنسبة لها |
Onun adına kötü olmuş. | Open Subtitles | كلما كان ذلك أسوأ بالنسبة لها هذه ليست مشكلتي |
Ama onun gözünde sadece gülünecek bir şeysin. | Open Subtitles | لكن بالنسبة لها , أنت فقط شيء يضحكها |
Sadece kendisi için mümkün olan en iyi çözümü bulana dek burada. | Open Subtitles | إنها هنا فقط للوقت الذي يستغرق إيجاد أفضل حل بالنسبة لها. |