Bu daha kısa yapılar, güvertelerini doğrudan kuleleri destekleyen çapraz kablolarla ayakta tuttular. | TED | حملت هذه البنى الأقصر قواعدها بوساطة كابلات قطرية تتصل بشكل مباشر بأبراج الدعم |
Bu uçağın iniş takımı doğrudan motora bitişik, değil mi? | Open Subtitles | عجلات الهبوط في هذه الطائرة مجاورة بشكل مباشر للمحرك، صحيح؟ |
Direkt yöntemde ise sanatçı, direkt olarak balığı boyar. Sonrasında ise nemlendirilmiş kumaşı ya da kağıdı, balığın üstüne yavaşça bastırır. | TED | وبالطريقة المباشرة، يقوم الفنان بالطباعة بشكل مباشر على السمكة، ثم يقوم بضغط القماش أو الورق المبلل بلطف على السمكة. |
Dahası, bu durum hakları korunması gereken, haksızlığa direkt olarak uğramış kişilerin sesini bastırabilir. | TED | وبالأكثر، يمكنها أن تُغرق أحياناً أصواتِ من هم متأثرون بشكل مباشر بهذا الظلم، من يجب لاحتياجاتهم أن تُسمَع. |
Moskova altgeçidi için yapılmış tüneller direk olarak bankanın altından geçiyor. | Open Subtitles | أنابيب بناء توسيع نفق ميترو موسكو تمشي بشكل مباشر تحت البنك |
Yaşamış en büyük yazarlardan biri olan George Orwell, 1920'lerde yoksulluğu bizzat deneyimlemiş. | TED | جورج أورويل، أحد أعظم الكتاب في التاريخ عاش بفقر لفترة زمنية بشكل مباشر في عشرينيات القرن الماضي. |
Eğer ben bunu sahnede canlı olarak yapabiliyorsam, her birinize beş dakika içerisinde bu tür cihazlardan birini nasıl kontrol edebileceğinizi gösterebilirim. | TED | وإذا استطعت فعل ذلك بشكل مباشر على المنصة، عندها أستطيع أن أريكم جميعًا في خمس دقائق كيف تشغلون واحدة من هذه الأجهزة. |
Henüz onu doğrudan göremedik ve o Standart Model'in bir parçası değildir. | Open Subtitles | وحتى الآن لم نراها بشكل مباشر وأنها ليست جزءا من النموذج القياسي |
Bu gezegendeki yaratıkların geleceğini doğrudan tasarlayabiliyoruz. | TED | نصمم بشكل مباشر مستقبل الأنواع في هذا الكوكب. |
Bu yarışmayı yürütürken öğrendiğim en şaşırtıcı şey, şu anda bazı bilim adamlarının doğrudan dansçılarla çalışıyor olmasıdır. | TED | اكثر شيء مفاجيء تعلمته خلال اداره تلك المسابقه انه الان يوجد علماء يعملون مع الراقصين بشكل مباشر لشرح ابحاثهم. |
Öğretim kariyerimde birkaç yılın ardından, çizgi romanların eğitim potansiyelini doğrudan kavramıştım. | TED | بعد سنوات قليلة في مسيرتي التدريسية، أدركت بشكل مباشر الفوائد التعليمية المحتملة للقصص المصورة. |
Buna post sembolik iletişim diyorduk, çünkü tecrübe ettiğiniz bir şeyi doğrudan ortaya çıkarmak gibi olacaktı, dolaylı yoldan sembollerle onu anlatmak artık olmayacaktı. | TED | أطلقنا عليه تواصلاً لما بعد الرمزيّة لأنه سيكون وصفًا لتجاربك بشكل مباشر عوضاً عن استخدام الرموز للتعبير عن الأشياء. |
Sentetik bir orman için gerekli arazi alanı ya da aynı şekilde ele geçirilmesi için üretilmiş bir doğrudan hava yakalama tesisi 500 kat daha küçük. | TED | إن مساحة الأرض اللازمة لغابة اصطناعية أو مصنع لجمع الهواء بشكل مباشر لجمع نفس الكمية هي أصغر 500 مرّة. |
Fakat bu teoriden tek çıkarım yapılıyor, kara delik hâlen direkt olarak gözlemlenmedi. | TED | ولكن أحد الأمور الواضحة من تلك النظرية وهي الثقوب السوداء، لم تتم رؤيتها بشكل مباشر بعد. |
Hayır, o bu işe direkt olarak dahil olmadı. | Open Subtitles | كلا، إنه غير متورط بشكل مباشر بجريمة القتل |
8. paragraf, Whitacre ile anlaşmamız gereği yaptığı şeyler direkt olarak FBI ve ABD hükümetine addedilebilir. | Open Subtitles | الفقرة الثامنة في اتفاقنا مع وايتكر توضح أن أفعاله تعزا بشكل مباشر الى المباحث الفدرالية وحكومة الولايات المتحدة |
Adalet bakanlığı 30 askerin ölümünden ve yüzlerce yaralanmadan KBC sistemlerinin direk olarak sorumlu olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | إن وزارة العدل تخمن بأن شركة كي يس سي للأنظمة مسؤولة بشكل مباشر عن 30 حالة وفاة و المئات من الإصابات |
Bundan sonra direk işe girişiyoruz. | Open Subtitles | من الان وصاعداً ستتوجه بشكل مباشر الى المضاجعة |
bizzat değil. Bana birisi aracılığıyla ulaştı. | Open Subtitles | ليس بشكل مباشر و لكنه ارسل شخص ما للتواصل معي |
Sonuç olarak burada, bu bölgede bizzat Tanrıların huzurunda size sadakatimi ve hizmetimi sunuyorum. | Open Subtitles | ونتيجة لهذا، هنا، في هذا المكان ،وبحضور الآلهة بشكل مباشر ،أقدم لكَ ولائي .وخدماتي |
Şimdi Başkan Yardımcısı'nın sinirlenme anına canlı olarak tanık oluyoruz. | Open Subtitles | سنَذْهبُ الآن بشكل مباشر إلى نائبِ الرئيس لنرى رد فعلها |
Buna bir giriş kapısı olarak münazara; aykırı fikirlerle doğrudan, saygılı biçimde, yüz yüze bir bağlantı kurmamızı gerektirir. | TED | وهكذا، كنقطة افتتاحية لذلك: تتطلب المناظرة أن نتشارك في أفكار متعارضة، بشكل مباشر ومهذب ووجهاً لوجه. |
Bildiğiniz gibi, yaşadığımız bu zamanda dünya hızla değişiyor. | Open Subtitles | كما تعرف، الأوقات نحن بشكل مباشر في، إنّ العالم يغيّر صوم. |