Birazdan sana seni çok üzecek bir şey söyleyeceğim. Hem de çok. | Open Subtitles | سوف أخبرك بشيء في لحظة قد يغضبك, بالتأكيد |
Hayattan bir şey istiyorsan kendin elde etmelisin. | Open Subtitles | تـرغـبـين بشيء في هذه الحياة لأخـذه لـنـفـسكِ |
Bu bana hemen bir şey hissettiriyor, anlıyor musun? | Open Subtitles | هذا يجعلكَ تشعر بشيء في لحظه، أتعرف ما أقصد ؟ |
Bu durumdan sıkılan Muungano adında bir yerel gecekondu sakinleri federasyonu, bir şeyler yapmaya karar verdi. | TED | بعد أن ضاق ذرعاً من مثل تلك المواقف، قرر اتحاد محلي للسكان بالعشوائيات يُدعى مانجونا القيام بشيء في هذا الشأن. |
Bir duş ve kapuçino sonrası, çabucak yeni bir şeyler bulacağından eminim. | Open Subtitles | أنا متأكد أن بعد الاستحمام والكابتشينو، سوف تأتين بشيء في أي وقت من الأوقات |
Birkaç dakikaya bir şey hissetmeyeceksiniz. | Open Subtitles | لن تشعر بشيء في غضون بضعة دقائق سأعود فوراً |
Geçen gün bana bir şey söyledi. | Open Subtitles | حسناً، أتعلمين، أخبرتني بشيء في الآونة الأخيرة |
Ve tören sonunda hissettiği bir şey varsa o da kaburgasından girip kalbini parçalayan mızraktır. | Open Subtitles | وإذا شعر أحدهم بشيء في النهاية فأنا موقن أنه رأس الرمح يخترق ضلوعه متوجهًا إلى قلبه |
Rüya veya değil, gerçek hayatta bir şey yaptın, ve Beckett'in bilinçaltı bunu yakaladı. | Open Subtitles | حلم أو لا , قمت بشيء في الحياة الواقعية وعقلها الباطن يرتكز عليه |
Size bir şey hatırlatayım: Krizin ilk başladığı zamanlada Türkiye'deki bir bakanın: "Türkiye 100 milyon mülteci alabilir." | TED | أذكركم بشيء: في تركيا، خلال المرحلة الأولى من الأزمة أتذكر أحد الوزراء الذي قال، "سوف تستقبل تركيا 10000 شخص فقط". |
Bunların hepsiyle beraber, ben öfkeyi biraz farklı görüyorum ve bugün sizlere öfkenizle ilgili çok önemli bir şey söylemek istiyorum: Öfke, hayatınızdaki güçlü ve sağlıklı bir kuvvettir. | TED | وعندما أدرك كل هذا، أرى الغضب بطريقة مختلفة قليلاً، واليوم أود أن أخبركم بشيء في غاية الأهمية عن غضبك، وهو: الغضب قوة عظيمة وصحية في حياتك. |
Onlarla uğraşmak beladan başka bir şey değil bana bir faydası da yok. | Open Subtitles | ...عندما أتعامل معهم، فلا أجد سوى على المتاعب أنا لا أستفيد بشيء في النهاية |
Ben 200, 250 bin arası bir şey düşünmüştüm. | Open Subtitles | كنت أفكر بشيء في حدود 200, 250 |
Senin hayatında bir şey hissetmemek zor. | Open Subtitles | من الصعب ان لا تشعر بشيء في حياتك |
Henüz bir şey söyleyemezmiş. | Open Subtitles | -فقط أنه يعجز عن إخبارنا بشيء في الوقت الراهن |
Demek istediğim, bizi önemsemen için gerçekten bir şeyler hissedebilecek yeteneğinin olması gerekirdi. | Open Subtitles | أعني لو كنت تهتمينا بنا فهل يعني ذلك أن يكون لديك القدرة على الشعور بشيء في الواقع |
Han, şükran günü hürmetine dükkânda bir şeyler yapmak istiyorsan kapıları açıp evsizleri doyurabilirsin. | Open Subtitles | هان، اذا كنت تريد حقا القيام بشيء في المطعم لتكريم روح عيد الشكر يمكنك فتح أبوابك وإطعام المشردين |
Mike içeri girer, biraz klavyeyle oynar, biz gerçek dünyada bir şeyler yaparız, oda bir bilgisayar dahisi gibi görünür. | Open Subtitles | ويقوم ببعض الكتابة النقر على الكيبورد ونحن نقوم بشيء في العالم الحقيقي وهذا يجعله يبدو كعبقري في الحاسوب |
Operasyonda olduğumuz dört sene içinde, 12 binin üstünde insan geldi ve bağlantılarının bu alanı dönüştürebilmesini umduğumuz bir şeyler yaptı. | TED | وفي السنوات الأربعة الأخيرة التي كنا نعمل بها، أكثر من 12000 شخص قد أتوا وقاموا بشيء في هذا الموقع كنا نأمل أن يكون قد غير علاقتهم به. |
Majesteleri beklerken bir şeyler isteyebileceğinizi düşündü. | Open Subtitles | يسأل جلالته لو أنك ترغب بشيء في انتظارك |