Bana hisse senedi hakkında bir özet geçti. Ama sadece küçücük bir umut kırıntısıydı. | TED | لقد أعطاني تعريفاً مختصراً عن البورصة، ولكنه كان مجرد بصيص. |
Ama içinizde küçük de olsa bir umut, bir parça da olsa inanç varsa, ...kazanmak için gereken şeye sahipsiniz demektir | Open Subtitles | و لكن إذا رأيتم بطريقة ما بصيص ضوء من ثقتكم بأنفسكم عندئذ ربما يكون لديكم ما يستحق الفوز |
elimizdeki tek umut kırıntısıdır. | Open Subtitles | هذا هو بصيص الأمل الوحيد الذي بقي أمامنا |
İlk ışık parıltısını görür ve o andan üç gün sonraya kadar havanın nasıl olacağını bilirdi. | TED | انه يرى اول بصيص من الضوء وهو يعلم كيف سيكون الطقس في ال3 ايام القادمة |
bişeyler var bişey varrr bir ışık var... sihirli bişey tılsım! | Open Subtitles | توقف هناك شيء هناك شيء هناك بصيص من ألامل بعض الكلمات السحرية تميمة حلقة حجارة |
Ancak hayallerinin peşinde sürüklenmeyi arzulayanlar için en azından bir yerde bir ümit ışığı var. | Open Subtitles | ، ولكن بالنسبة للراغبين في اطلاق العنان لخيالهم فهناك بصيص من الأمل في مكان واحد على الأقل |
Ama her zaman bir umut ışığı vardır. | Open Subtitles | لكن لديهم بصيص من الأمل، |
Buraya geldiğimden beri az da olsa ilk defa umut veriyorum. | Open Subtitles | هذا أوّل بصيص أمل يُمنح لي مذ جئتُ إلى هنا |
Bütün hatalarınıza rağmen en azından sizin için bir umut vardı. | Open Subtitles | بالرغم من كل عيوبك و هي كثيرة لديك على الأقل بصيص من الأمكانية |
Bir mil mesafede yaşıyorduk ve içimde az da olsa bir umut ışığı vardı. | Open Subtitles | إبنت واخت الضحيتين : نحن نعيش على بعد ميل وكان لدي بصيص أمل |
Bir aileye umut ışığı olmak, galiba. | Open Subtitles | حسناً، جلب بصيص أمل لعائلة، حسبما أفترض. |
'Warwick öldü, Kralımız ellerinde ama hala umut var.' | Open Subtitles | وارويك قد مات و لديهم ملكنا الآن و لكن هناك بصيص أمل |
O sana asla umut vermedi. | Open Subtitles | وعلى حد علمي فـ كيم تـــان لم يعطيكِ اي بصيص أمل |
umut ışığı olduğu sürece, asla vazgeçmeyeceğim sonuç ne olursa olsun, bu seyahatte seninle olacağım | Open Subtitles | طالما هناك بصيص من الأمل لن أستسلم بأي سبب وأياً كانت النتيجة , أنا مستعد لأن أخوضها |
Sende, araştırmacı olarak biraz ışık olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | انا افكر بأن هنالك بصيص أمل لأن تكوني محققة |
Şartlar korkunç ötesiydi ama bir ışık göründü. | Open Subtitles | ظروفي كانت مروّعة للغاية، لكن ها قد انبثق بصيص ضوء. |
İçinde bir yerlerde ufak bir ışık, umut olmalı. İşte o parçandan rica ediyorum. | Open Subtitles | لا بد أن بداخلك بمكان ما يوجد بصيص خير وأمل |
Görüyorsun ya, bir zamanlar insanlık olarak bilinen bu barbar mezbahada hâlâ bir parça da olsa medeniyet kalmış. | Open Subtitles | أترى؟ مازال هناك بصيص خافت من الحضارة متبقى في ذلك المسلخ الهمجي الذي كان معروفاً من قبل بالبشرية. |
Bir zamanlar insanlık olarak bilinen bu barbar mezbahada hâlâ bir parça da olsa medeniyet kalmıştı. | Open Subtitles | مازال هناك فعلاً بصيص خافت من الحضارة متبقى في ذلك المسلخ الهمجي الذي كان معروفاً من قبل بالبشرية. |
Ama bugün bir parça umudumuz var. | Open Subtitles | ولكن اليوم، هناك بصيص من الأمل. |
Ona ufacık bir ümit bile verirsen seni ömür boyu bekler. | Open Subtitles | أنا اعتقد انك ان عرضتي عليه بصيص من الأمل سوف ينتظرك للابد. |