Beyninizde doğal olarak oluşan opioidler vardır, ve bunlar sosyal süreçlerle derinden ilişkilidir. | TED | يوجد هناك التكون الطبيعي للمواد الافيونية في أدمغتكم التي ترتبط بعمق بالعمليات الاجتماعية. |
Gözlerinin içine baktım ve en karanlık saatlerinin hikâyelerini derinden dinledim. | TED | نظرت في عينيها واستمعت بعمق إلى ما تروي عن أحلك ساعاتها. |
Fazla derine gömmedikleri için vahşi köpekler cesetleri eşeleyip çıkartmış. | Open Subtitles | لم يحفروا للدفن بعمق كافٍ، لذا الكلاب البرّيّة وجدت الجثامين. |
Bu, bence, öylesine derinlere gömülmüştür ki, bunu sorgulamak herhangi birinin aklına gelmez. | TED | هذه الفكرة، على ما أعتقد، مترسبة في عقول الناس بعمق فلا يخطر ببال أحد أن يشكك بها. |
Yaralar 17 cm derinliğinde ve tek bir aletle oluşmuş. | Open Subtitles | الجروح بعمق 6 انشات و نصف حدثت بواسطة شفرة معينة |
Fosil yakıtlarından nasıl kurtulacağımız hakkında iyice düşünmemiz gerekmez mi?" | TED | ألا يجب أن نفكر بعمق حول كيفية الإستغناء عن الوقود الأحفوري؟ |
Ve biz yuvaları kazınca onları koloninin genişliği kadar derinde buluruz... ...bu yüzden eski büyük yuvalar yaklaşık bir metre kadar derindedir. | TED | ونحن عندما نحفر الأعشاش نجدهم في الأعماق. كلما تتوسع المستعمرة، فهي تصبح بعمق 1 متر في الأعشاش القديمة الكبيرة. |
Bütün çelişkilere rağmen, Bu ülkeye derinden inanmış, insanların değerlerini de. | Open Subtitles | مبادئ الشعب الذين يؤمنون بعمق في هذه البلاد رغم كل التناقضات |
Ve kendimizi derinden geri yansıtmaya çok az zaman ayırıyoruz. | TED | وبالكاد نجد وقتا لننعكس بعمق على ذواتنا. |
Bunu yapmanın bir yolu da, bu meseleleri derinden önemseyen çok sayıda erkek olduğunu söylemektir. | TED | وإحدى الطرق للقيام بذلك هي أن نقول هنالك الكثير جداً من الرجال الذين يهتمون بعمق لهذه القضايا. |
Bu meseleleri derinden önemseyen o kadar çok erkek var ki... Ama derinden önemsemek yetmez. | TED | ولكن هناك الكثير من الرجال الذين يهتمون بعمق لهذه القضايا، ولكن الاهتمام بعمق ليس كافياً. |
Elimize essah bilgiler geçirmek istiyorsak biraz daha derine inmeliyiz bence. | Open Subtitles | اعتقد إذا كنا نريد شيء ذات أهمية علينا أن نحفر بعمق |
Öğrencinin şüpheli alanlarını belirleyip özel durumlarını irdelemek için derine dalacaksınız. | Open Subtitles | ستتعرفون لمواقع تمركزهم أو مجالات إهتمامهم وستتوغلون بعمق بالوقائع الخاصة بقضاياهم |
İster istemez, herhangi bir kişi için cevabın hangisi olduğunu bilemiyoruz, bu nedenle daha derine inmeye başlıyoruz. | TED | إننا لا نعلم في حالة أي شخص بعينه، بالضرورة، أي من هذه الإجابتين هي الصحيحة حتى نبدأ بالبحث بعمق. |
Gözetledi, kurcaladı, derinlere indi. | Open Subtitles | التي تخاف البرامج الحوارية الأخرى من لمسها. انه يكافح، انه يتعب، انه يحفر بعمق |
Korkular ve kuruntular öyle derinlere gömülmüşlerdir ki, yüzleşmesi çok ızdırap vericidir. | Open Subtitles | مخاوفنا وقلقنا مغمور بعمق ومن الصعوبة مواجهتها |
Bu tıpkı bir keki kesmek gibi, fakat bu kek bir balina derinliğinde. | TED | تبدو وكأنها كقطع الكعك إلا ان هذه الكعكة تبدو تقريبا بعمق حوت |
Oğlumun kendini öldürdüğünü varsaydılar ve hiçbir şeye iyice bakmadılar. | Open Subtitles | لقد افترضوا بأن ابني قتل نفسه لم يبحثوا بعمق بما يكفي لكل شيء |
- 8 fit derinde olduğundan beridir çalışıyorum ben o ocakta. - Aslanım benim! | Open Subtitles | لقد كنت اعمل في هذا المحجر منذ ان كان بعمق ثمانية أقدام |
Sistemimizin ve alt yapımıza derin bir şekilde inşa edilmiş. | TED | لقد تم غرسه في بعمق في أنظمتنا و بنيتنا التحتيه. |
Everest Dağı'ndan daha kalın bir buz tabakasının altında 100 kilometre kadar derinlikte bir sıvı okyanus bulunuyor. | TED | تحت طبقةٍ سطحيّةٍ من الجليد أثخن من جبل إيفريست، يوجد هناك محيط سائل بعمق 100 كيلومتر. |
- Gömülecek cesetler varsa çukur kaz ve derince kaz. | Open Subtitles | إن كان هنالك جثث لدفنهم فأحفر قبوراً و احفرهم بعمق |
Insan yetenekleri, doğanın kaynakları gibidir genellikle çok derinlerde gömülüdürler. | TED | والموارد البشرية مثل الموارد الطبيعية؛ هي مدفونة بعمق في كثير من الأحيان. |
Neyse, bu gece mışıl mışıl uyurum artık. | Open Subtitles | حسناً ، أعتقد أنه ينبغي علي النوم بعمق الليلة |
Ben keşif yaptım bile. Kanalın derinliği burada 1 metre. | Open Subtitles | لقد قمت بذلك بالفعل , هناك تلك البالوعة ليست بعمق ثلاثة أقدام |
Örneğin görsel sistemin derinliklerine kurulmuş bir model beyaz ışığı renksiz parlaklık diye kodlar. | TED | مثلًا، فإنّ نموذجًا واحدًا بني بعمق في النظام البصري يرمز للضوء الأبيض على أنّه سطوع بدون لون. |