Okyanusun dibinde ölüyorken, benim için yaptığın her şeyi hatırladım. | Open Subtitles | بينما كنت أموت بقاع المحيط، تذكرت كل شيء فعلته لأجلي |
Senden, bindiğim uçağın okyanusun dibinde ne aradığını söylemeni istiyorum. | Open Subtitles | ما أريده هو أن تخبرني بسبب وجود طائرتي بقاع المحيط |
Biz çıkarana kadar körfezin dibinde yatıyordu. | Open Subtitles | واستقر بقاع الخليج حتى جئنا نحن وانتشلناه |
Yani, tekne okyanusun dibini boyladığından beri, bu konuda güç belâ düşünebiliyorum. | Open Subtitles | حسناً , بما أن القارب كان بقاع المحيط أعتقد أن هذا محتمل |
dünyanın her yerinde bölümler var. | Open Subtitles | يوجد أقسام بمختلف بقاع العالم، وهناكنبوءة.. |
dünyanın neresi olursa olsun A noktasından aldığım şeyleri B noktasına taşıyorum. | Open Subtitles | أنقل الأشياء من النقطة أ وحتى النقطة ب في جميع بقاع الأرض. |
Kıyıya yaklaştıkça dalganın dibindeki su denizin dibiyle temas etmesinin etkisiyle yavaşlar. | Open Subtitles | عندما تبدأ الموجات بالإقتراب من الساحل تقل سرعة المياه أسفل الموجة بفعل الاحتكاك بقاع البحر |
Biliyor musun, okyanusun dibinde bu partiden sonra bir parti daha var. | Open Subtitles | أتعلم، هنالك حفلة أخرى بعد هذه الحفلة بقاع المحيط |
Muhafızlar seni uçurumun dibinde bulup, eve taşıdılar. | Open Subtitles | بعض الحراس وجدوك بقاع المنحدر و حملوك للمنزل. |
Kamera suyun dibinde olmalı yaklaşık 3 metre. | Open Subtitles | لزم أن تكون الكاميرا بقاع البركة بعمق ثلاثة أمتار تقريباً |
Hatırladığım kadarıyla son seferinde ailen seni öldüresiye dövüp vadinin dibinde ölüme terk etmişti. | Open Subtitles | أنهنّضربوكِبكلأنحاءجسدكِ.. ، و تركوكِ بين الحياه و الموت ، بقاع الوهد. |
Şanslıyız ki, aradığı bilgisayar okyanusun dibinde çürüyor. | Open Subtitles | حسناً، لحسن الحظ أن ذلك الحاسوب يرقد بمكان مـا بقاع المُحيط. |
Eğer bizi öldürmek isteseydi, şu anda bir lav gölünün dibinde yatıyor olurduk. | Open Subtitles | , إذا أرادنا اموات فكنا سنكون بقاع بركة من الحمم |
Nehrin dibinde 1 milyon dolar var ve başlangıç tohumu olabilir. | Open Subtitles | هناك مليون دولار بقاع ذلك النهر ويمكن أن تكون بذرة |
Sis, tekrar Antonio körfezine döndüğünde Spivey Point açıklarında... denizin dibinde yatan adamlar kalkacaklar ve kendilerini, karanlık, soğuk ölüme gönderen kamp ateşini arayacaklar. | Open Subtitles | عندما يعود الضباب إلي "أنطونيو باي الرجل الذي بقاع البحر عند الماء عند نقطة سبايفي |
Yani, tekne okyanusun dibini boyladığından beri, bu konuda güç belâ düşünebiliyorum. | Open Subtitles | حسناً , بما أن القارب كان بقاع المحيط أعتقد أن هذا محتمل |
Şişenin dibini görmüşken bu nasıl olacak? | Open Subtitles | كيف بظنك سيحدث ذلك عندما تحشر القنينة بقاع حلقك؟ |
Bayrağı, Pasifik'in her yerinde dalgalanıyordu. | Open Subtitles | كما كان علمها يرفرف فوق بقاع في المحيط الهادئ |
Ve sanırım bu tüm vatandaşlarımız için ve dünyanın her yerinde barışı seven tüm insanlar için çok üzücü bir haber. | Open Subtitles | واعتقد , الاخبار السيئة لكل المواطنين ولشعب الذي يحب السلام في كل بقاع العالم وهو ان |
Dünyayı dengeye sokmak için dünyanın uzak köşelerinden yaşlıların seslerine ihtiyaç olacak. | TED | وسوف يتحتم على اصوات الاجداد من حولنا في كل بقاع الارض ان تدعوا العالم الى التوازن |
Fosilbilim, dünyanın her köşesine gitme isteğim ile hayvanlara olan sevgimi bir araya getirebilmemi sağladı. | TED | علم المستحاثات مكنني من دمج حبي للحيوانات مع رغبتي للسفر إلى أقصى بقاع العالم. |
Ama madenin dibindeki altın olarak anlaşılan İsa. | Open Subtitles | و لكن من المفهوم أن المسيح هو ذلك الذهب بقاع المنجم |
Bu bizim verginin geri ödeme çeki. Dondurmanın altına sıkışmış. | Open Subtitles | هذه فاتورة الضرائب لقد التصقت بقاع الآيس كريم |
Hint Okyanusu'nun her köşesinden balıklar buraya beslenmeye geldi. | Open Subtitles | السمك في شتى بقاع البحر قد اجتمعو للطعام |