Noel, içki içmek, ağlamak ve polislerden ibaretse... | Open Subtitles | هناك مشروبات كحولية,بكاء,وشرطة. جيد,هذا هو عيد الميلاد. |
O gece prenses Sita korkunç bir ağlama sesi duymuş. | Open Subtitles | في تلك الليلة , سمعت الأميرة بكاء مروّع. |
Ortada ağlayan bir çocuk yoksa asla diğer insanların ve gezegenlerin işlerine karışmazsın? | Open Subtitles | أنتِ لا تتدخلين في علاقاتهم أو علاقات الكواكب مالم يكن هناك بكاء أطفال |
Ben annemi hep ağlatıyorum. Bazen, ağlaması için ona bakmam bile yetiyor. | Open Subtitles | أتسبب في بكاء أمي دوما أحيانا أنظر لها فحسب فتبكي |
bir sütçü kızın ağladığını duydum... düşünüyorum da annem ben ne söylemeliydim.. | Open Subtitles | سمعت بكاء شابةً بيضاء تسائلت كيف لي أن أقابلك ، يا أماه |
Bayan Baker'ın zor anlar geçirdiğini biliyorum çünkü bebeği devamlı ağlıyor. | Open Subtitles | واعلم ان امر بكاء ابن السيدة بيكر طوال الليل ، هو صعب عليها |
Burada oturduğumuz sürece ağlamak ve mızmızlanmak yok. | Open Subtitles | لن يكون هناك نحيب أو بكاء وأنت جالس هنا هل تفهم ذلك؟ |
Ben bu arabada olduğum sürece ağlamak, yalan söylemek ve çene çalmak yok. Anladın mı? | Open Subtitles | كل الوقت الذي أمضية في هذه السيارة لن يكون هناك أي بكاء , كذب أو محادثات |
Koşmak, zıplamak, göz teması, gülmek hatta ağlamak bile var. | Open Subtitles | أعني هناك ركض و قفز و تواصل بالعين ضحك و حتى بكاء |
Yan etkileri, yanma, kaşınma, sızlama, ağlama. | Open Subtitles | الأعراض الجانبية تشمل إلتهابات، حكة جلدية، رشح، بكاء |
Dün gece buradan ağlama sesi geldiğini duydum. Bilmeniz gerektiğini düşündüm. | Open Subtitles | سمعت بكاء يصدر من هذه الغرفة ليلة أمس وظننت أنك يجب أن تعرف هذا |
Doğruya doğru şimdi. ağlama, iyi hissettiriyor insana. | Open Subtitles | لن أكذب على الرغم من ذلك شعور جيد أن تحصل على بكاء |
İş ağlamaya gelince, dünyada yeteri kadar ağlayan var zaten. | Open Subtitles | ، اذا كنت تريد بكاء . فهناك الكثير منه في هذا العالم |
Belki de ağlayan bebek, bakıcının kan kaybından ölümünü izleme eğlencesini böldü. | Open Subtitles | او ربما تعارض بكاء الطفل مع استمتاعه بمشاهدة جليسة الاطفال تنزف حتى الموت ؟ |
Bu da işkence çeken bir ruhun ağlaması olablir. | Open Subtitles | هذا يُمكنُ أَنْ يَكُونَ بكاء روح مُعَذَّبة |
Evet, kadınların ağlaması dışında her şeyle başa çıkabiliyorum. | Open Subtitles | نعم، يمكنني التعامل مع كل شيئ آخر ألا بكاء امرأة |
Kendi babamı kaybettim annemin uyuyana kadar ağladığını defalarca duydum. | Open Subtitles | لقد فقدت والدي،وسمعت بكاء أمّي قبل نومها، أكثر ممّا تتصور |
(ağlıyor) Çünkü hastalık beni öldürmezse ben kendimi öldürecektim. | TED | (بكاء) لأنه لو لم تقتلني الأعراض حالاً، كنت لأقتل نفسي. |
Bütün bu yolu beni bu budala sürtüğün ağlamasını izletmek için mi sürükledin? | Open Subtitles | جئتي بي الى كل هذه المسافه لأرى بكاء ساقطة حمقــاء؟ |
Kendime bunu ağlamadan atlatacağım sözünü vermiştim. | Open Subtitles | أقسمتُ لنفسى أن أجتاز هذه النقطة بدون بكاء |
Ama ağlamak ve çığlık atmak yok, tamam mı? | Open Subtitles | لكن ، لا بكاء لا صراخ ، حسنا ؟ |
Ve Tanrı gözlerinden bütün yaşları silecek; ve daha fazla ölüm, keder, gözyaşı olmayacak, öncekilerin çektiği acıların hiçbiri olmayacak. | Open Subtitles | و سوف يجفف الرب الدموع من أعينهم و سوف لا يكون هناك موت و لا ندم و لا بكاء و لن يكون هناك المزيد من الآلام |
Bir gök cismi, siren çığlığı | Open Subtitles | "كجرم سماوي، بكاء صفارة الإنذار" |
ağladı, göz yaşları ve sonra daha fazla göz yaşı. | Open Subtitles | . . كان هناك بكاء و دموع و المزيد من الدموع |
İç çamaşırlarını ağlarken duyduklarında ve anne olduklarını anladıklarında ki yüz ifadelerini seyretmeye bayılıyorum. | Open Subtitles | أنا أحب مشاهدة وجوههم عندما يسمعون بكاء الملابس الداخلية ويدركون أنهم اصبحوا ام |
İşte, dini çılgınlık. Kendinden geçmeler. ağlamalar. Hezeyanlar. | TED | حسناً، الهوس الديني. هناك بهجة. هناك بكاء. هناك رؤية. |
Sonra, uzun, gözyaşları içinde -yani senin açından- bir telefon konuşmasından sonra ayrılırız. | Open Subtitles | وبعد بكاء طويل من جانبك ،... |