Ve aklıma gelen ilk şey, ihtiyacın asla değişmediği, ama ilişkilere uyguladığımız yolların ve içeriğinin çok fazla değişime uğradığı. | TED | ولهذا إذاً كان أول شيء أفكر به بأن الحاجة لا تتغير، ولكن المضمون والطريقة التي نُخضِع بها علاقاتنا تتغير بكثرة. |
ve muhtemelen şu anda çok fazla seks yapmıyor, ama neden prezervatif kullanmak isteyebileceğinizin nüfus içindeki bir hatırlatıcısı. | TED | وهو لايمارس الجنس الان بكثرة على ما يبدو ولكنه تذكير لعامة الشعب لماذا يتوجب عليه ان يستخدم الواقيات الذكرية |
Evet ama yani, bebek yolda, burayla pek fazla ilgilenemeyeceğim. | Open Subtitles | نعم ، ولكن عندما ياتى الطفل لن اكون متواجدة بكثرة |
Eskiden daha sık yapardık ama şu sıralar çok yoğunuz. | Open Subtitles | حسنا، أعتدنا على فعل هذا بكثرة ولكننا قدأصبحنا مشغولين مؤخرا |
Kafasında bu çılgın fikirlerden bir sürü vardı ama konuyu hiç evliliğe getirmemişti. | Open Subtitles | ، كانت تراوده تلك الأفكار الجامحة بكثرة . لكنّه، لم يمضي قدماً بالزواج |
O kadar çok kullanıyoruz ki, sonunda anlamlarını yitiriyorlar. | Open Subtitles | نستعملها بكثرة ، بسهولة إلى أن تفقد معانيها |
O kitap, umudun simgesi. Yeraltı Dünyası'nda ise umuttan pek fazla yok. | Open Subtitles | ذاك الكتاب تجسيدٌ للأمل، والأمل غير متوفّر بكثرة هنا في العالَم السفليّ |
Ben ortalama maaşın 1.000 kat fazlasını kazanıyorum, ama 1.000 kat fazla şey satın almıyorum, değil mi? | TED | أن أجنى ضعف متوسطي الأجور 1000 مرة ولكنني لا أشترى أشياء بكثرة بمعدل 1000 مرة أليس كذلك؟ |
Daha fazla şey yapmaya o kadar takıntılıyız ki en önemli şeyi kaçırıyoruz. | TED | لقد أصبحنا مهووسين بكثرة الإنجاز والإنتاجية لدرجة أننا أغفلنا أهم شيء. |
Geceleri, yapraklarını kıvırırlar ve hareketliliği azaltırlar, ve gündüzleri, yaprakların açıldığını ve-- çok daha fazla hareketlilik olduğunu görebilirsiniz. | TED | وهي اثناء الليل تقوم بإغلاق اوراقها وتقلل الحركة واثناء النوم تقوم بإعادة فتح الاوراق وتتحرك بكثرة |
Eğer akıllıysan, eğer çeneni kapalı tutup daha fazla karışmazsan... bir sürü paran olur. | Open Subtitles | لو كنتى ذكية , فأبقي فمك مغلقاً و لا تتطفلي و ستنالين المال بكثرة |
Susturucuyu çok fazla kullanırsan, şuraya bir parça bez koymalısın. | Open Subtitles | كما ترين عندما تستخدمين كاتم الصوت بكثرة عليك أن تضعي قطعة من القماش هنا |
Daha fazla hoşuma gidecek ve daha fazla kullanabileceğim bir şeyle değiştirmek daha iyi değil mi? | Open Subtitles | اليس من الاحسن ان ابدله بشئ احبه واستخدمه بكثرة ؟ |
Afrika'daki ülkelerin çoğu kuraklık ve sellerden acı çeker. Ve bunlar iklim değişikliği yüzünden daha sık meydana gelmeye başladı. | TED | غالباً ما تعاني الدّول في أفريقيا من الجفاف والطوفان و الأمر يتكرر بكثرة بسبب تأثيرات تغير المناخ |
Birkaç hafta önce bu sıralar haberlerde ne yazık ki daha sık adı geçmeye başlayan Walter Reed'e götürdük. | TED | قبل اسبوعين حملناه إلى والتر ريد الذي ولسؤ الحظ أن الاخبار تتناقل سيرته بكثرة هذه الايام |
Komiktir çünkü geri kalanımız oldukça sık ve iyi bir şekilde işgal ediyor. | TED | إنه شئ طريف لأن بقيتنا يشغلونه بكثرة وبإجادة. |
Gizlice kaçmış ve belli ki bir sürü şey kullanmış. | Open Subtitles | و لقد تسللت وعلى ما يبدو انها قد تعاطت بكثرة انا اسف جدا هيا آلي هيا انتهت الحفلة |
Bu sırada kimsenin satamadığı kadar çok dondurma satmıştı . | Open Subtitles | بعدها بدأنا نبيع آيس كريم بكثرة أكثر من أي شخص على هذا الكوكب |
Bunları hala epey sıkça kullanıyoruz, çünkü çok sağlamlar ve yapıları da oldukça basit. | TED | ولانزال نستخدمها بكثرة ، لأنها متينةٌ جداً وهي آلات صغيرةٌ نسبياً. |
Ve ellerinde yeterince kaynak olmadığından... ellerinde bol miktarda bulunan şeylerle ödeme yapıyorlar. | Open Subtitles | وبما أنهم ينقصهم التمويل فإنهم يدفعون بما هو متوفر لديهم بكثرة |
Bu, bizim burada bolca sahip olduğumuz üç şeyle gerçekleşiyor. | TED | يتم ذلك من خلال ثلاثة أشياء موجودة بكثرة عندنا. |