| Gemileri görür görmez, herkese orada gemiler olduğunu anlatır. | Open Subtitles | و بمجرد رؤيته للسفن, أخبر الجميع بأن سفناً بالخارج هناك. |
| Buraya gelirken yanımızdan birkaç tren geçti ama onun buna binmek istediği belli çünkü görür görmez arabadan inmiş. | Open Subtitles | أجل ، لقد شاهدنا عدة قطارات في طريقنا إلى هنا ، ولكن هذا هذا القطار هو ما أرداه ، لأنه بمجرد رؤيته له ، قام بترك سيارته |
| Ama biliyorum ki görür görmez ona aşık olacak. | Open Subtitles | -لكني أعلم أنه بمجرد رؤيته له سيقع في حبه |
| Emirleriniz, görüldüğü yerde vurulması. | Open Subtitles | اوامركم ان تطلقوا النار عليه مباشرة بمجرد رؤيته |
| Gelse bile görüldüğü yerde vurulur. | Open Subtitles | حتى ولو فعل, سيتم إردائده بمجرد رؤيته |
| Onu bir kere gördün ve yüzünün yarısı gitti. | Open Subtitles | بمجرد رؤيته أختفى نصف وجهك |
| Ne araman gerektiğini ben de bilmiyorum ama içimden bir ses gördüğünde anlayacağını söylüyor. | Open Subtitles | لا أعرف بالضبط ما أبحث عنه لكني أشعر أن بإمكاني معرفته بمجرد رؤيته |
| Ama eminim bebeği görür görmez bu durumdan kurtulacak. | Open Subtitles | -لكني أعلم أنه بمجرد رؤيته للطفل سيشفي منها |
| görür görmez ona söyleyeceğim. | Open Subtitles | بمجرد رؤيته سأخبره |
| Onu görür görmez tanıdım. | Open Subtitles | عرفته بمجرد رؤيته. |
| Uçağı görür görmez. Bu yüzden gelmenizi istiyor, | Open Subtitles | بمجرد رؤيته المكان... |
| Ne araman gerektiğini ben de bilmiyorum ama içimden bir ses gördüğünde anlayacağını söylüyor. | Open Subtitles | لا أعرف بالضبط ما أبحث عنه لكني أشعر أن بإمكاني معرفته بمجرد رؤيته |