Madde o kadar sıcak yanıyor ki, eti bir yağ gibi eritiyor. | Open Subtitles | تصدر هذه الماده درجه حراره عاليه لدرجة انها تذيب اللحم مثل الدهن |
Güneş karları eritiyor ve sular uzun bir yol kat ederek tekrar okyanusa kavuşabilmek için yeniden akmaya başlıyor. | Open Subtitles | تذيب الشمس الجليد و يتدفق الماء في طريقه مرة أخرى ليبدأ رحلته الطويلة للعودة للمحيط |
Elektrik hatlarını eritir, sigortaları yakar ve iletişimi bozarlar. | Open Subtitles | تذيب شبكات الكهرباء، وتفجّر صمامات الكهرباء وتشوّش على الاتصالات |
Çünkü biz, birbirimiz için yaratılmışız. Bu şarkı hep içimi eritir. | Open Subtitles | لانه انت و انا قدّر لنا ان نكون معاً هذه الاغنية دائماً تذيب قلبي |
Asit kapsülü eritmeden önce, kızınızın 30 dakikası var. | Open Subtitles | أمام ابنتك 30 دقيقة قبل أن تذيب الأحماض الكبسولة |
* Her gece tatlı bir ışık yayarak yanacak bir tanesi * | Open Subtitles | * واحدة كل ليلة، تذيب ضوءاً بهيجاً * |
TV reklamları yapıyor ve eski Çin bitkilerini kiloları eritmek için kullandırtıyor. | Open Subtitles | يقومبالإعلاناتالتلفزيونيةوكل شيء وهم يستخدمون هذه العشبة الصينية القديمة إنها فقط تذيب الدهون. |
Rachel'i nasıl eritirsin söyleyeyim mi? | Open Subtitles | هل تريدنى أن أخبرك كيف تذيب قلب راشيل؟ |
Bu yine Güneş olmalı. Kuyrukluyıldızın donmuş kalbini eritiyor. | Open Subtitles | إنها بسبب الشمس أيضاً حيث تذيب قلب المذنب المتجمد |
Madde o kadar sıcak yanıyor ki odunu, taşı, hatta çeliği eritiyor ve elbette insan etini. | Open Subtitles | هذا الماده تحترق مصدره سخونه رهيبه تذيب الخشب والحجر وحتي الصلب وبالطبع الانسان |
Aslında şöyle, güneş, kuyrukluyıldızdaki buzu eritiyor işte o zaman artıklar gevşeyip dökülüyor. | Open Subtitles | في الحقيقة الشمس تذيب الثلج عن المذنب وذلك عندما الحطام يسقط |
Rekor kıran bir sıcak hava dalgası Los Angeles'ı eritiyor şehrin güneyi boyunca dükkanlarda kaos çıktı bazı bölgelere çevik kuvvet çağırıldı. | Open Subtitles | موجة حر عالية تذيب لوس أنجلوس مخلفة فوضى عارمة في الجزء الجنوبي من المدينة يا إلهي |
Özel kurşun beyni güzelce eritiyor fakat bizden biri, pislik içinde debelenen biri olup olmadığını görmek istedik. | Open Subtitles | طلقة خاصة تذيب الدماغ بسلالة ولطف لكن نود أن نرى إن كنت أحدنا تعاني في القاع |
Şef için bunun peynirini eritir misin? | Open Subtitles | هل لك أن تذيب الجبن؟ شكراً لك. |
Basınç ısı oluşturur ısı yağı eritir. | Open Subtitles | الضفط يولد الحرارة الحرارة تذيب الدهون |
Kemiği eritir, böylece iliği sindirebilir. | Open Subtitles | تذيب العظم ليتمكّن من هضم النخاع الآن. |
Bütün yıl boyunca ihtiyacı olan yiyeceğin üçte ikilik kısmını gelecek üç ay içinde yemek zorunda yani güneş ayağının altındaki buzları eritmeden önce. | Open Subtitles | خلال الأشهر الثلاث القادمة يجب عليه تناول ثُلثي حاجته لطوال السنة قبل أن تذيب الشمس الجليد من تحت قدميه |
Çığlıklar atan vampir kadın, beynimi eritmeden, gidelim. | Open Subtitles | قبل أن تذيب دماغي هذه الشمطاءُ بصراخها |
* Her gece tatlı bir ışık yayarak yanacak bir tanesi * | Open Subtitles | * واحدة كل ليلة، تذيب ضوءاً بهيجاً * |
* Her gece tatlı bir ışık yayarak yanacak bir tanesi * | Open Subtitles | * واحدة كل ليلة، تذيب ضوءاً بهيجاً * |
- Senin kızdaki buzu eritmek için. | Open Subtitles | -لكي تذيب الجليد من على فتاتك . |
Rachel'i nasıl eritirsin söyleyeyim mi? | Open Subtitles | هل تريدنى أن أخبرك كيف تذيب قلب راشيل؟ - نعم |
Ama donmuş bir kalbi ancak gerçek bir aşk eritebilir. | Open Subtitles | لكن يمكن فقط لبادرة حبّ حقيقيّ أن تذيب القلب المجمّد |
Dünya'nın çekirdeğindeki ısınmış kayalar.. ..yerkabuğuna doğru harekete geçerek.. | Open Subtitles | إنها حمم بركانية تذيب الحجارة مقذوفة من باطن الآرض |