Bu yüzden, Diana, Dodi ve onların hayal edilen melez çocuklarının resmini yarattım. Ve büyük bir halk pretestosuna sebep olan bu resim ortaya çıktı. | TED | و لذلك صنعت صورة لديانا و دودي و ابنهم المزعوم و تم نشر هذه الصورة مما تسبب في غضب عارم من الجمهور في ذلك الوقت. |
Doral kendini patlatıp, küçük bir koridorda küçük bir hasara sebep oldu. | Open Subtitles | دورال فجر نفسه ، مما تسبب في اضرار طفيفة في مدخل القصر. |
Tüm vücudu kuşatan bir kaşıntı. Peki kim sebep oldu? | Open Subtitles | جسده كله امتلئ بالطفح المؤلم ومن تسبب في ذلك ؟ |
Ve dokunma algılayıcılarına vurduğumda, aşağıya doğru gövdenin dibine kadar bir voltaj gönderdi ve bu da harekete neden oldu. | TED | أليس كذلك؟ ولذلك عندما أضرب مستقلات اللمس، أرسلت جهداً كهربائياً على طول الطريق حتى نهاية الجذع، والذي تسبب في حركتها. |
Çiçek hastalığı, geçen yüzyılda yarım milyardan fazla insanın ölümüne neden oldu ve artık aramızda yok, bu konuda en son ne zaman endişelendiniz? | TED | و لكن متى كانت آخر مرة أقلقك مرض الجدري, المرض الذي تسبب في وفاة نصف بليون فرد في القرن الماضي و قد إختفى الآن؟ |
Ok beşinci ve altıncı kaburgalar arasından girmiş, büyük olasılıkla sol karıncığı delmiş, bu da iç kanamaya neden olmuş. | Open Subtitles | دخل السهم في الفضاء وربي بين الأضلاع الخامسة والسادسة، على الأرجح ثقب البطين الأيسر، مما تسبب في نزيف داخلي شديد. |
Tek başına uçağın bir saat kalkmamasına neden olmuş... | Open Subtitles | وبمجهود فردي تسبب في تأخير الرحلة لساعة كاملة. |
Çünkü bu karışıklığın sebebi ikimiz de değiliz. | Open Subtitles | بما أنهُ لا أحد منا، تسبب في هذه الفوضى. |
Retina hücrelerindeki yetersiz oksijen, ışığı işleme yeteneğini zayıflatıp göz kararmasına ya da geçici körlüğe sebep oluyor. | TED | وحرمان الأوكسجين في خلايا الشبكية يعوق قدرتها على معالجة الضوء، مما تسبب في ظهور رؤية باللون الرمادي أو عمى مؤقت. |
Durgunluk korkusu, eğer insanların yatırımda ve harcamada geri adım atmalarına sebep olursa kendini gerçekleştiren kehanete dönüşebilir. | TED | إن الخوف من الكساد يمكن أن يصبح نبوءة ذاتية التحقق لو تسبب في تراجع الجمهور عن الاستثمار والإنفاق. |
1959'da yedi kişinin ölmüne sebep olan bir bombalama eylemi sebebiyle İngilizler'ce tutuklanmış. | Open Subtitles | البريطانيون قبضوا عليه 1959 لتفجير تسبب في مقتل سبعة أشخاص. |
Seni hapse attırması bir sebep olabilir bence. | Open Subtitles | تسبب في وضعك خلف قضبان السجن يبدو كدافع بالنسبة لي |
Geriye dönüp yaşananları anlatan... elinden kaçırdığı atı geri götüren... onlara göre acıya sebep olan adam... çare bulamayacağı acılara saygı göstermelidir. | Open Subtitles | إن عاد رجل وأخبرهم بقصته جلب إليهم الحصان الذي أطلقه والذي تسبب في معاناتهم واعتذر عن الألم الذي لا يمكنه إصلاحه |
Aslında, turist akını duvarı bozmaya ve Çin hükûmetinin koruma girişimleri başlatmasına neden oldu. | TED | في الواقع تدفق السياح قد تسبب في تدهور الجدار، مما قاد الحكومة الصينية بإطلاق مبادرات للحفاظ عليها. |
Zayıflatıcı bir inme aylar sonra ülkeyi yönetememesine neden oldu, ordusunun kilit üyeleri güney güçlerine gitti. | TED | وإثر شهور من تنفيذ إضراب تسبب في إفلات مقاليد الحكم من يده. تخلّى أعضاء معتبرون من قواته لصالح القوات الجنوبية. |
Tükürük bezleri, hızlıca artan bir felce neden oldu. | Open Subtitles | غدده العرقية صنعت محلولا ساما تسبب في الشلل التصاعدي |
Geçen gece, bir öğrencimiz gece kulübünde karışıklığa neden olmuş. | Open Subtitles | ليلة أمس، طالب لنا تسبب في مشاكل بنادي ليلي. |
Beyin sarsıntısı subkranyal bir şişliğe neden olmuş. | Open Subtitles | على ما يبدو أن إرتجاج المُخ قد تسبب في تورُّم جزئي في الجمجمة |
sebebi ne olursa olsun statik başladıktan sonra her an bu olabilir. | Open Subtitles | أيا كان ما تسبب في هذا، يمكن أن يحدث في أي وقت بعد أن تبدأ الخشخشة. |
Ancak, her ne varsa öldürülmesinin sebebi çıkacaktır. | Open Subtitles | ولكن أيا كان من المؤكد انه تسبب في قتله |