Peg, çocuğa bunu yapmana izin veremem. | Open Subtitles | الوتد، وأنا لن تسمح لك قيام بذلك إلى الصبي. |
Aileme zarar vermene izin veremem. | Open Subtitles | أنت ستعمل تدمير كل شيء. أنا لا يمكن أن تسمح لك يضر عائلتي. |
Eskiler'in teknolojilerini çalıştırmak için Eskiler geninin Sana izin verdiğini ispatladın. | Open Subtitles | هيا جاك , أثبت أن لديك جينات القدماء التي تسمح لك بقيادة التقنيات القديمه |
100 euro faturası senin daha fazla almana izin vermez. | Open Subtitles | , فواتير بـ100يورو لا تسمح لك أن تأخذ هذا المبلغ |
Alanların birbirleri ile nasıl bir ilişki içerisinde olduğunu gösterecek şekilde fikirleri birbirlerine bağlamanıza izin veriyor, | TED | إنها تسمح لك بربط الأفكار المشتركة وتشير لكيف ترتبط المجالات لبعضها البعض، |
Bu da sizin yeterlilik yanılgısı, sadelik yanılgısı ve en yıkıcısı da anlama yanılgısı oluşturmanızı sağlar. | TED | انها تسمح لك بخلق وهم بالجداره، وهم بالبساطه، والاسوأ على الاطلاق، الوهم بالفهم |
Oynadığın o video oyunları da... saldırgan yüzünü keşfetmeni sağlıyor, öyle değil mi? | Open Subtitles | و تلك الالعاب التي تمارسها تلك الالعاب الرائعة تسمح لك بإستكشاف الجانب العنيف منك |
- İçeri girmene izin verirsem beni bırakacak mısın yani? | Open Subtitles | لذلك، إذا كنت تسمح لك في، عليك اسمحوا لي أن أذهب؟ |
Devlet seninle kalmama izin vermeyecek anne, neyse ki. | Open Subtitles | لن تسمح لك الحكومة بالعيش معي, أمي, شكراً للرب |
Bu kadar dokunakli olmazina izin veremem. | Open Subtitles | أنا لا يمكن أن تسمح لك بالقرب من بعضها البعض. أوه، يا شرطي. |
Ama burada benimle ölmene izin veremem. | Open Subtitles | ولكن أنا لا يمكن أن تسمح لك يموت هنا معي. |
Bu evi satmana izin veremem anne. | Open Subtitles | أنا لا يمكن أن تسمح لك بيع هذا البيت، أمي. |
Salem'de bu şekilde yaşamaya devam etmene öylece izin veremem. | Open Subtitles | أنا ببساطة لا يمكن أن تسمح لك ل العيش على هذا المنوال في سالم. |
Harper, kasabadaki herkesi tehlikeye atmana izin veremem. | Open Subtitles | هاربر، وأنا لا يمكن أن تسمح لك وضع الجميع في خطر. |
Sana izin veremeyecegimi biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعرف أنني لا يمكن أن تسمح لك. |
- Nükleer Regülatör Komisyonu'na Sana izin vermelerini emredebilir. | Open Subtitles | أريدك أن تعرض هذا على (هيللر) يمكنه أمر هيئة الطاقة أن تسمح لك بالدخول |
Tanrılar bir kılıç vasıtasıyla ölmeme izin vermez, ya da deniz tarafından yutulmama. | Open Subtitles | الآله لن تسمح لك بأن تقتلني الآلهه لن تتركني أموت بجانب البحر بعد أنتهى المعركه |
Tanrılar, senin ellerinde ölmeme izin vermez. | Open Subtitles | الآلهه لن تسمح لك بأن تقتلني بسيفك الضعيف |
Öğretilerin, pornografi saklamana izin veriyor mu? | Open Subtitles | هل تعاليمك تسمح لك بالاحتفاظ بالأشياء الإباحية؟ |
Bahçede soyunmana izin veriyor mu? | Open Subtitles | لكنّها تسمح لك بالتعري في الساحة الأمامية؟ |
Çünkü veri, bir şey öğrenmenizi sağlar ama öğrenme sadece bir başlangıç noktasına bağlıdır. | TED | لأن البيانات تسمح لك أن تتعلم لكن التعلم متصل بنقطة البداية فقط |
Başkarının gerçekliğine ulaşmanızı sağlar. | TED | والموسيقى تسمح لك بالوصول إلى حقيقة شخص آخر. |
Artık bir değeri kalmayan eski hisseler yerine yeni kurulan Facebook hisseleri almanı sağlıyor. | Open Subtitles | تسمح لك بشراء أسهم جديدة في الفيس بوك المعاد دمجه بدلاً عن الأسهم القديمة التي لا قيمة لها الآن |
Bu da, herhangi bir sistem kesintisinin kaynağını bulmanızı sağlıyor. | Open Subtitles | تسمح لك بتعقب المصدر الدقيق لأي انقطاع في الخدمة |
Kaçmana izin verirsem Quinn beni öldürür. | Open Subtitles | كوين... كان يقتلني إذا كنت تسمح لك الهروب. |
Bu hayat geriye gitmenize ve acıyı yok etmenize asla izin vermeyecek. | Open Subtitles | أن هذه الحياة لن تسمح لك بالعودة للوراء والتخلص من الألم |
O mesajı alabilecek şeyler cebinizde olduğunda o zaman konuştuğunuz gibi yazmanızı sağlayan koşullara sahipsinizdir. | TED | بمجرد أن يكون في جيبك شئ بإمكانه إستقبال هذه الرسالة عندها تكون قد وفرت الظروف التي تسمح لك بالكتابة مثلما تتكلم |