Tamam, ama tehlikeli yerlerde acımasız suçluları kovalamak zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | حسناً، لكنك لن تضطري لمطاردة مجرمين عنيفين ضمن حالات خطيرة |
Bu sayede sen de dürüştlüğünden ödün vermek zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | بهذه الطريقة, أتعلمين, لن تضطري لافساد نزاهتك أو ما شابه |
Buna karşılık, hayatının geri kalanını federal hapishanede geçirmek zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | في المقابل، لن تضطري لقضاء بقية حياتك في سجن فيدرالي |
Ve emin ol, eğer bunu yaparsan artık bu işi yapman gerekmeyecek. | Open Subtitles | و لكني أؤكد لك إذا فعلت هذا فعلى الأغلب لن تضطري أن تفعلي ما تفعلينه مرة ثانية |
Benimkinde uyurmuş gibi davranman gerekmeyecek. | Open Subtitles | ولن تضطري للتظاهر بأنك نائمة وأنتِ في سريري |
Beni almak zorunda kalmayacaksın. Ben çocuk değilim, Sharona. | Open Subtitles | لن تضطري لذلك انا لست بولد صغير، شارونا |
Kişiliğinden fedakarlık etmek zorunda kalmayacaksın. Birazcık hile yapacaksın. | Open Subtitles | لن تضطري للتنازل عن نفسك إنه حول الدقة |
Ayrıca bir daha bu adamı dinlemek zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | لن تضطري إلى التصدي لهذا الرجل مجدداً |
Eğer başarırsak, suçlu savunması yapmak zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | إن نجحنا فلن تضطري إلى الاعتراف بالذنب |
Düşündüğüm şey oluyorsa o zaman bilinçli sentetikler "bir şey" olacaklar ve artık saklanmak zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | إن تبين أن ما أفكر فيه يحدث بالفعل سيحدث الآليون الواعون ضجة كبيرة - ولن تضطري للاختباء بعد الآن |
Onu hiç görmek zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | لنّ تضطري لرؤيته إطلاقاً |
zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | . لن تضطري لفعل هذا |
Beni bir daha görmek zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | ولن تضطري لرؤيتي مجدداً |
Hatta daha iyisi, bir daha asla ilk buluşmalara gitmek zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | - وحتى أفضل ... - لن تضطري للذهاب لأول موعد مجدداً |
- Dayanmak zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | - لن تضطري لذلك |
Başına gelenleri eğer hatılayabilirsen, artık korkman gerekmeyecek. | Open Subtitles | إذا تستطيعين تذكرهم, لن تضطري للخوف مجددا. |
Sevinebilirsin çünkü bu konuda hiç endişe etmen gerekmeyecek. | Open Subtitles | حسناً, انتِ ذات حظ سعيد لأن هذا شيء لن تضطري للقلق بشأنه |
Bir daha öyle bir şey gerekmeyecek sevgilim. | Open Subtitles | لن تضطري لفعل ذلك مجدداً عزيزتي |
Bir daha başka bir asla koruyucu aileye gitmen gerekmeyecek. | Open Subtitles | لن تضطري أبداً للذهاب إلى منزل تبني آخر |
Verdim ama senin vermen gerekmeyecek. | Open Subtitles | أجل لكنكِ لن تضطري لذلك حسناً؟ |
Söz veriyorum, çaldığımı dinlemen gerekmeyecek. -Tamam. | Open Subtitles | -لن تضطري لسماع عزفي |