| Fakat bu cevaplarda, O'nu geri getirmeyecek. | Open Subtitles | ولكن هذه الأجوبة لن تعيده إلى الحياة |
| Ama bunu bilmek, onu geri getirmeyecek. | Open Subtitles | ولكن معرفة السبب لن تعيده للحياة |
| onu geri getir. Burası onun ait olduğu yer. | Open Subtitles | عليك أن تعيده الآن إلى هنا إلى حيث ينتمي |
| Bir gün daha kasedi tutup, geri sarmak ve yarın getirmek daha ucuza gelir. | Open Subtitles | ستتكلّف أقل إن إحتفظت به ليوم آخر، ثم أعدته إلى البداية... ثم تعيده غداً... |
| - Söyle ona yüzüğü geri getirsin. | Open Subtitles | لا أخبرها بأن تعيده |
| Kaybetmiş olmalıyım ve tüm bunlar onu bana geri getirmek için miydi? | Open Subtitles | لا بد أني أضعته وأنت كنت تعيده لي فقط.. ؟ |
| Ben 99 Kuruşluklar Dükkanı'na iade edebileceğin bir çift çorap değilim. | Open Subtitles | لست جورباً قديماً تعيده إلى متجر السلع الرخيصة |
| Ve bu cihazı tekrar NSA'ya götürmene izin verirsem ne olayım. | Open Subtitles | وسأكون ملعونًا إن تركتك تعيده إلى وكالة الأمن القومي. |
| Artık onu evine götürmelisin. Dinle. | Open Subtitles | . هذا غير مناسب يجب أن تعيده للمنزل الآن |
| Ve bu grotesk maskaralık onu geri getirmeyecek. | Open Subtitles | وهذه التمثيليّة الرديئة لن تعيده |
| Saygı duruşu yapabiliriz ama bu onu geri getirmeyecek. | Open Subtitles | نستطيع ان نقف دقيقة صمت لكنها لن تعيده |
| Ama her ne yaparsan yap onu geri getirmeyecek | Open Subtitles | كل ما تقوم به، لا شيء بامكانك أن تعيده. (مايكي) |
| Yalnızca onu geri getirin, bir an önce getirin. | Open Subtitles | عليك أن تعيده الآن إلى هنا إلى حيث ينتمي |
| Dur biraz! Bize yardım et. onu geri getirebilirsin. | Open Subtitles | إنتظر لحظة، ساعدنا يمكنك أن تعيده يمكنك أن تفعل هذا، أعلم إنك تستطيع |
| Bir gün daha kasedi tutup, geri sarmak ve yarın getirmek daha ucuza gelir. | Open Subtitles | ستتكلّف أقل إن إحتفظت به ليوم آخر، ثم أعدته إلى البداية... ثم تعيده غداً... |
| - Söyle ona yüzüğü geri getirsin. | Open Subtitles | لا أخبرها بأن تعيده |
| "Mutlaka geri getirsin." dedi. | Open Subtitles | وأصرت أن تعيده معك |
| onu geri getirmek zorundasın. | Open Subtitles | يجب أن تعيده يا سيد بابيت أتفهمني؟ |
| Artık orada, gidip onu geri getirmek gerekir. | Open Subtitles | يجب عليك أن تصعد للأعلى و تعيده ، الآن |
| Hey, affedersin, kurye genç. Aldığın şu zarf, onu iade etmeni isteyeceğim. | Open Subtitles | عفواً، المعغلف الذي تسلمت، ارجوا ان تعيده لي |
| Onu Ulusal Güvenlik Ajansı'na geri götürmene izin verirsem ne olayım. | Open Subtitles | وسأكون ملعونًا إن تركتك تعيده إلى وكالة الأمن القومي. |
| - Kâhin'e götürmelisin. - Belki de kutunun üzerinde uyumalısın. | Open Subtitles | عليكَ أنْ تعيده للعرّافة - ربما عليكَ أنْ تنام فوقه - |