"تنير" - Traduction Arabe en Turc

• ışık
• aydınlatıyor
• ışığı
• aydınlatır
• aydınlatması
• aydınlandı ve
• aydınlatırken
• aydınlatıyorlar
• parladığı

Tüm bunların nasıl ışık olabildiğini anlamak için ışığın ne olduğuna dair bir veya iki şey bilmeliyiz.
من أجل فهم كيفية يمكن لكل تلك الأجهزة أن تنير نحتاج لمعرفة بعض الأمور عن ماهية الضوء.

Evren oluştuğunda doğdu, insanlığı ısıttı, ona ışık verdi, renkli ışınlar, titrek alevleri aydınlatıyor, parlak, güçlü ve göz alıcı.
فقد وُلد عندما تم تشكيل الكون، البشرية الرقيقة، أعطته الضوء، وأشعة ملونة تنير وميض جمرة براقة وقوية ورائعة.

Gezegenimizin güney ucunda, ateşten kurdeleler kış göklerini aydınlatıyor.
فيالطرفالجنوبيمنكوكبنا، فإن أوشحة نارية تنير سموات الشتاء.

Aferin! Sen ışığı tut ben kabloyu çıkartayım.
أحسنت أنت تنير لي الطريق وأنا أنزع السلك

Önemli çünkü filmler aydınlatır ve ilham verir.
إنه مهم لأن بإمكان الأفلام أن تنير وتلهم.

Aynı bir kahkahanın sessizliği bozduğu, ve bir gülümsemenin yüzü aydınlatması gibi..
مثل الضحك يكسر حدة الصمت , وابتسامة تنير الوجه

Sizlerin örnek olmasıyla, Almanların bu karanlık cehalet ormanı aydınlandı ve...
أمثلتكم المضيئة تنير هذه الغابة الألمانية من الجهل...

Ölümlüler bakakalır o, göklerini aydınlatırken
"كالسديم الساكن حيث تنير سمائهم

Onlar sırları aydınlatıyorlar.
تنير أسرارًا خفيّة

Hey Dani... burası çok sakin ve ışık da mükemmel... neden gelip kitabını burada okumuyorsun?
هاي ، داني إن الأجواء هنا هادئة والأضواء تنير بشكل مثالي لم لا تحضرين كتابك إلى هنا لتقرأي؟

Otoyolun ışıkları geçmişe ışık tutar ve biriniz uzanır ve diğerinin bacağını sıkar.
الأضواء تنير طريقي وأحدكم يدركه ويمسك بساق الآخر

Belki ışık yandığında kahve hazır olurdur?
أو ربما أنها تنير عندما تكون القهوة جاهزة؟

İşte bu yüzden, en yakınlarımın ve en sevdiklerimin girebileceği yatak odamı aydınlatıyor ya.
..ولهذا هي تنير غرفة نومي حيث أقرب وأعز من أحب مسموح لهم

Sokakta yürüyorum ve bir güneş ışığı hüzmesi belli bir şekilde kaldırımı aydınlatıyor... ve... ve ağlamak istiyorum... ve bir saniye sonra geçiyor.
... أمشي وحيده في الشارع الأضواء تنير الرصيف بطريقه معينه و...

Hem olduğunuz yeri, hem de geleceğinizi aydınlatıyor.
تنير لكم حياتكم في اي مكان تذهبون له

Neyse, şu an 13 yaşında ve hayatımın ışığı. - Harika birisidir sanırım.
على أية حال، لديها 13 عام وهي التي تنير حياتي

Binlerce yıldır, dünyanın ışığı olmuş.
لألاف الأعوام كانت تنير العالم

Doğruluk zihni aydınlatır. Fakat kalbinize her zaman mutluluğu getirmez.
الحقيقة تنير العقل, ولكنها ليست دائماً ما تأتى بالسعادة الى قلبك

Bayanlar baylar, Cumhuriyetçi Parti Amerika'nın yolunu aydınlatır.
سيداتي و سادتي،الحفلة الجمهورية تنير الطريق لأمريكا

Her halükârda, Kutsal Ruh bizleri aydınlatması...
...على أية حال، الروح القدس هي التي يجب أن تنير

Sizlerin örnek olmasıyla, Almanlar'ın bu karanlık cehalet ormanı aydınlandı ve...
أمثلتكم المضيئة تنير هذه الغابة الألمانية من الجهل...

Büyük patlamalar evreni aydınlatıyorlar.
التوهّجات العظمى تنير الكون

"Ayın parladığı gecelerde...
وفي الليالي التي يهل بها القمر فإنها تنير الأرض