"تُحل" - Traduction Arabe en Turc

• çözülmemiş
• çözülür
• çözülene
• çözülemedi
• çözülmesi
• çözülememiş
• çözülemeyen

Bunun için de özür diliyoruz ama çözülmemiş davalar hep olur.
ولهذا نحنُ أسفين ولكن العديد من الجرائم لا تُحل كل يوم

Bir polis memurunun bakmamı istediği çözülmemiş bir cinayet davası.
إنه جريمة قتل لم تُحل وضابط طلب من أخذها

Cinayetler benim gibi binlerce soruyu binlerce defa soran adamlar tarafından çözülür, böylece her defasında insanları yalan söylerken yakalarsın.
تُحل على يد أشخاص مثلي يسئلون ألف سؤال ألف مرة نقبض على الناس الذين يكذبون كل مرة

Kimse, ilerleme hususunda benim kadar tedirgin olamaz, ama bu muhabere sorunları çözülene kadar, korkarım ki, bir yere kıpırdayamayız.
لا أحد اكثر قلقاً من التقدم مثلي، لكن حتى تُحل مشكلة الاتصالات هذه، أخشى بأننا عالقون

Bir yıl sonra aynı zanlı vurularak öldürüldü. Olay hâlâ çözülemedi.
بعد عام، مات المشتبه به في إطلاق نيران ولا زالت القضية لم تُحل

Kölelik sorunun bir kılıç yerine bir kalemle çözülmesi evladır!
مسألة العبودية هذه من الأفضل أن تُحل بالقلم وليس بالسيف.

Tarihin en büyük çözülememiş gizemlerinden birinin tam ortasına.
وضعتني في منتصف احد اعظم الأسرار التي لم تُحل

Yani çözülemeyen her vaka onun vicdan azabı. Bizim değil.
لذا فأيّة قضايا لم تُحل ستتحمل وزرها هي، وليس نحن.

- Babamın üstünde çalıştığı çözülmemiş bir cinayet davası.
-إنها قضية عَمِل عليها والدي قضية قتل لم تُحل

Uzun zaman önce temizlenmiş olması gereken 50 çözülmemiş dava var elimizde.
لدينا 50 قضية لم تُحل منذ زمن طويل

Hiçbiri çözülmemiş ve hepsi Raffles'ın işine benziyor.
جميعها لم تُحل لكن جميعها تحمل علامة "رافلز‎"

Belki çözülmemiş cinayetlerle ilgisi olabilir.
قد تكون متصلة بسلسلة جرائم لم تُحل.

Bu cinayet bir göstergeyse bir cinayet nasıl çözülür bilmiyorum.
إذا كانت جريمة القتل بهذا الغموض لا أعرف كيف تُحل جرائم القتل الكل يكذب

- Finans hırsızlıklarının çoğu burada çözülür, çöplükte.
هنا حيث تُحل أغلب الجرائم اللون الأبيض, القمامة

Dava çözülene kadar, hakkında her şey gizli kalacak.
وستبقى كل معلوماته سريه طالما هذه القضيه لم تُحل

Ama bu durum çözülene kadar her kırılan dala ya da hışırdayan her yaprağa ateş edecekler.
لكن اي قطع للأغصان أو حركة بأوراق الشجر سيقابل بالطلقات النارية حتى تُحل المشكلة

Iron Hill cinayetleri. Hiç çözülemedi.
جرائم قتل ايرون هيل لم تُحل ابداً

Olay hiç bir zaman çözülemedi.
ولم تُحل الجريمة أبدًا

En büyük Amerikan şirketlerinden birinin araştırma ve geliştirme departmanını yönetiyorsanız, çözülmesi gereken heyecan verici sorunlar her gün sizi bekliyordur.
عندما تعمل بأكبر قسم للأبحاث والتطوير في أميريكا كُل يوم ستواجه مشاكل مثيرة تنتظر أن تُحل

Bu üç kişiye oldukça gıpta ediyorum ama çözülmesi gereken bir dava var.
أنا أحب هؤلاء الثلاثة, لكن هناك قضية لابد أن تُحل

Dava hiçbir zaman çözülememiş.
فالقضية لم تُحل أبداً

Dava hiç çözülememiş.
و القضية لم تُحل ابداً

- Ben çocuk istedim, o istemedi. Bu o çözülemeyen problemlerden.
لقد أردت إنجاب أطفال ، وهي لم ترغب إنها واحدة من تلك المشاكل التي لا تُحل