Şu an Thomas ile arasında sabit bir mesafe tutuyor. | TED | هو الآن يحافظ على مسافة ثابتة من توماس. |
Gücün sabitlenmiş tarafları sabit yandaşlar demek oluyor. | TED | قطبية ثابتة من السلطة تعني تحالفات ثابتة. |
Uydudan sabit bir uzaklıkta olduğunuzu biliyoruz. | TED | نعلم الآن بأنك تبعد مسافة ثابتة من القمر الصناعي |
Bu, radyasyon adı verilen bir süreçte sabit hızda ayrışan bir element idi. | Open Subtitles | وينحلّ بمرور الوقت بسرعة ثابتة من خلال عملية تُسمّى الإشعاع. |
Şansın sabit kuralları sonucu belirlemeli. | Open Subtitles | قوانين ثابتة من فرصة يجب أن تملي النتيجة. |
Son yarım asrın içersinde bilişim teknolojisinin her çeşidinde sabit dolar bazında yüzde 18 lik büyüme kaydettik. Her yıl iki katı kadar edinebildiğiniz gerçeğine rağmen. | TED | لدينا زيادة 18 في المائة ثابتة من الدولار في كل أشكال تقنية المعلومات خلال نصف القرن الماضي بخلاف أنك تستطيع شراء ضعف الكمية كل عام |
Kuzey America Ağ Operasyon Grubu Dışarıda güzel bir gün varken kendi terminallerinde penceresiz bir odaya girip bunun gibi sabit orantıda e-postaları ve mesajları okuyan ve ağları hakkında konuşan bir grup insan. | TED | مجموعة مشغلي شبكات أمريكا الشمالية. مجموعة من الناس الذين في يوم جميل في الخارج دخلوا الى غرفة بلا نوافذ، في حواسيبهم يقرأون البريد الإلكتروني والرسائل بنسب ثابتة من الخطوط، مثل هذا، ويتحدثون عن الشبكات. |
Demek istediğiniz, neredeyse... felçli gibi davranıp, çok yönlü kişiliğe ve sabit panik ataklar içinde olsanız da, eşiniz sizi bırakmadı, siz onu bıraktınız, çünkü Neil Daemon'ı seviyordu. | Open Subtitles | إذاً ما تحاول قوله هو... بالرغم من أنك تعاني من مشاكل رهابية شخصية التي تعتبر بأنها حالة ثابتة من الذعر. |
Varoluşa geçiş ve öte tarafa geçiş, sabit bir süreçtir... | Open Subtitles | إنها عملية ثابتة من القدوم إلى حيز الوجود والفناء... |
Başınızı sabit tutmanızı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تُبقى رأسك ثابتة من أجلى |
Lütfen sabit durur musun? | Open Subtitles | أيمكنكِ البقاء ثابتة من فضلك؟ |