Drake ailesi gayrimenkulları ile küçük bir servet sahibi oldular. | Open Subtitles | عائلة دريك كونت ثروة صغيرة بملكية بعض العقارات في البلدة |
Karşılılığında aldığım sigaralar sayesinde tüm bu feryat figanın ortasında yazdığım romanım için gerekli miktarda kağıt ve kalemi, sağlamaya yetecek küçük bir servet kazanmıştım. | Open Subtitles | وحصلت على ثروة صغيرة من السجائر والتي بدورها وفرت لي اوراقا واقلام لآجل روايتي |
Emrimi gerçekleştirecek büyücüyü altından küçük bir servet bekliyor. | Open Subtitles | ثروة صغيرة من الذهب تنتظر الساحرة التي تحل محلي |
Bu oyunlardan faydalanıp birkaç yılda ufak bir servet kazanabilirdin. | Open Subtitles | واستخدت هذه الألعاب لمصلحتك لبضع سنوات ل جمع ثروة صغيرة. |
Yeni evin küçük bir servete mal olmuş olmalı. | Open Subtitles | منزلك الجديد، لا بد من أنه كلفكَ ثروة صغيرة. الحمد لله أنه كان لديكِ واحدة. |
- Burada bir servet var. | Open Subtitles | اسمع, هناك يوجد ثروة صغيرة ساعد نفسك |
İnanamazsınız, birkaç saat içinde küçük bir servet yapıyor. | Open Subtitles | لن تصدق ذلك، في ساعات قليلة استطاع تحصيل ثروة صغيرة |
Size küçük bir servet ödüyorum, doktor. O yüzden negatif düşüncelerinizi lütfen kendinize saklayın. | Open Subtitles | لقد دفعت لك ثروة صغيرة أيها الدكتور، لذا رجاءً، احجب آرائك السلبية |
küçük bir servet kazanmana yardım edip diş tellerimi bilhassa bir hafta önce çıkardım da ondan. | Open Subtitles | لأنني ساعدتك في الحصول على ثروة صغيرة ولأنني أزلت تقويم أسناني قبل اسبوع بشكل متعمد |
Hafızamı birazcık çalıştırmam ile piyasadan küçük bir servet kaldırdım. | Open Subtitles | بإستخدام بعض الإسترجاع لذكرياتي، لقد تمكنت من تكوين ثروة صغيرة في السوق |
Büyük yaştaki istenmeyen yetimleri alıp paranın bizim iyiliğimiz için kullanıldığına dair ajansları ikna edip kandırarak küçük bir servet elde etti. | Open Subtitles | لقد جنت ثروة صغيرة من حضن الأيتام الكبار الغير المرغوب بهم خادعةً الوكالات بإقناعهم أنّ هذا المال من أجل تحسن حياتهم |
Ve eskiden çalıştığın bir adamın sana küçük bir servet bırakarak seni garip bir duruma düşürmesini tabii ki istemiyorum. | Open Subtitles | لكنه لأجله، ولا أريد أن أضعكِ في موضع محرج حينما رجلٌ ما كنتِ تعملين معه يترك لابنك ثروة صغيرة. |
İshak'ı altın bir çanta ile küçük bir servet tutarındaki onun deliryum... | Open Subtitles | إيزاك وبحوزته جعبة من الذهب ما يساوي ثروة صغيرة |
Novgorod etrafında arkadaşlar edinebilmek için küçük bir servet harcadım. | Open Subtitles | انا انفقت ثروة صغيرة لأقوم بعمل صداقات فى المناطق النائية حول نوفغورود |
İnsanlar "Uzay sanayinde küçük bir servet yapmış adam hakkındaki espriyi duydun mu?" | TED | سيقول الناس: "هل سمعت النكتة التي يقولونها عن ذلك الرجل الذي جمع ثروة صغيرة من صناعة الفضاء؟" |
Evet, küçük bir servet kazandı. Onunla da özgürlüğünü aldı. | Open Subtitles | نعم، وربح ثروة صغيرة أمنت له الحرية |
Hasarsız hali, küçük bir servet değerinde. | Open Subtitles | لم يصب بأذى, الأمر يستحق ثروة صغيرة. |
- ...ve küçük bir servet yaptılar. | Open Subtitles | عدة مرات وقم بتكوين ثروة صغيرة |
- Bebek bakıcılığından ufak bir servet indirmiş olmalısın. - Çocuklar çok zeki olduğumu düşünüyor. | Open Subtitles | ـ لابد أن لديكِ ثروة صغيرة من مجالسة الأطفال كثيراً ـ الشباب يعتقدون أننى ذكية جداً |
Ayrıntıya girmeden söyleyeyim bu işten ufak bir servet kazanmayı planlıyorum, Nathan. | Open Subtitles | دون إعطائك أي تفاصيل ، أنا خطة لجعل ثروة صغيرة للخروج من هذا ، ناثان |
küçük bir servete kondum diyelim. | Open Subtitles | حسناً، فلنقل أنني سقطتُ على ثروة صغيرة |
Beni öldüreceksen, sana küçük bir servete mâl olacak. | Open Subtitles | لو كنت ستقتليني فهذا سيكلفك ثروة صغيرة |
- Burada bir servet var. | Open Subtitles | اسمع, هناك يوجد ثروة صغيرة ساعد نفسك |