Manastırların kapatılmasıyla, Majesteleri büyük bir servet elde etti zaten. | Open Subtitles | نتيجة لتفكك الأديرة اكتسب صاحب الجلالة ثروة كبيرة |
Elinde büyük bir servet var. | Open Subtitles | ، لديك ثروة كبيرة .. و لا أقصد بذلك المال فقط هذا المستقبل |
Bu adam bilgi satarak bir servet kazanıyor. | Open Subtitles | لقد بنى ذلك الرجل ثروة كبيرة من بيع تلك المعلومات. |
Bu işte çok para kazanacaksın, dünya parmaklarının ucunda, fakat bulaşık makinesini doldurmayı hiç bilmiyorsun. | Open Subtitles | ستصنع ثروة كبيرة في عملك والعالم هو محَارتك لكنّك لا تعلم شيء عن تحميل غسالة الصحون |
Aileden ona çok para kalmayacak. | Open Subtitles | لا تملك هذه العائلة ثروة كبيرة |
Bu durum sadece kabilemize değil, herkese büyük servet kazandırdı. | Open Subtitles | هذه الظاهرة أعطت ثروة كبيرة و ليس فقط لقبيلتنا بل لشعبنا عامة |
Sonrasında yaşanan olayları pek anlayabilmiş değildim ama nihayetinde şunun farkına varmıştım ki mevzubahis olan büyük bir servetin kaderinin tehlikede olmasıysa insanoğlunun açgözlülüğü bir zehir gibi kanına yayılıyormuş. | Open Subtitles | فهمت القليل عن الأحداث التي سوف تحدث بعد هذا ولكن أدركت الأمر في النهاية، عندما يكون مصير ثروة كبيرة على المحك، |
O mektubu gönderdim, çünkü yıllar boyunca hatırı sayılır bir servet biriktirdim. | Open Subtitles | لقد ارسلت تلك الرسالة لأنني جمعت ثروة كبيرة خلال هذه السنين, |
Bir mamut mezarlığındaki buzun altında istiflenmiş lanet olası bir servet değerindeki fildişleri. | Open Subtitles | مقبرة فيلة لحيوانات الماموث كنز من العاج تحت الجليد يساوي ثروة كبيرة |
Ödenek çıkarılması bir servet tutacak olan ve o kadar para ödemek istemediğini söylediğin dava. | Open Subtitles | أعني, القضية التي قلتِ انها ستكلف ثروة كبيرة من المال و لم تريدي ان تضعي هذا الكم من المال |
Asıl önemlisi, harika bir soydan geliyor ve evliliği büyük bir servet getirecek. | Open Subtitles | الأهمُّ أنّها مربيةٌ تربية لايعلى عليها والزواج بها سيربحك ثروة كبيرة. |
Baban biraz erkek olabilmen için küçük bir servet harcadı ve yapacağın şey tam olarak bu. | Open Subtitles | والدك أنفق ثروة كبيرة ليجعلك تكبر. و هذا بالضبط ما ستفعله، هنا و الآن. |
Ne olduğunu bilmiyorum ama bir servet değerinde olmalı! | Open Subtitles | لا أعلم ما هو ، لكنها ثروة كبيرة |
Almanlar'ın ülkeyi sömürüp bir servet kazanmalarına izin verdi. | Open Subtitles | لا بد وأن نسلم للألمان ما يستحقون، فقد استغلوا البلاد لجني ثروة كبيرة ثم يحصلون على الوسام لذلك! |
İyi haber çok para ediyor. | Open Subtitles | الخبر الجيد أنها تساوي ثروة كبيرة |
Başka biri onu basar. çok para kazandırır. | Open Subtitles | .ثمة شخص ما سيطبعها .سأجني ثروة كبيرة |
Herkes bundan çok para kazandı. | Open Subtitles | يجعلون الجميع أصحاب ثروة كبيرة. |
Dişlek bir bebek, çokbilmiş bir oğlan ve büyük servet sahibi bir kız yani büyük bir banka hesabı şey, büyük bir kalp sahibi. | Open Subtitles | رضيعة مدببة الأسنان، وصبي صغير متذاك وفتاة تمتلك ثروة كبيرة... بل حساباً مصرفياً... |
Lord Ulf! Eoferwic'ten geçenlerde geldim ve orada büyük servet olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | لورد (أولف)، جئت مؤخراً من (إيفرويتش) وأقول لك أن هناك ثروة كبيرة |
servetin çok büyük bir parçası eder bu da. Tek yapman gereken onlara izin vermek. | Open Subtitles | هذه ثروة كبيرة بحق الجحيم وكل ما عليك فعله أن تدعهم يرحلون معي. |