Dünya çevresinde, birçok çayır bölgesi aşırı mevsimsel değişiklik gösterebilir, yeni fırsatlar getiren, ya da tam aksine gizli tehlikeler getiren değişimler. | Open Subtitles | حولالعالم، العديد مِن الاراضي العُشبية تخضع لهكذاتغيُّراتفصليةشديدة، جالبة ً فُرصا ً جديدة |
Ve şans getiren takımını da giy. | Open Subtitles | و أرتدي واحدة من بدلاتك جالبة الحظ |
- Olmaz tatlım, hiçbir yere gitmiyorsun. Bana şans getiriyorsun. | Open Subtitles | لا عزيزتي , لن تذهبي لأي مكان انتِ جالبة الحظ لي |
Onlar çok nadir bulunuyor ve şanslı param gibi bir şey. | Open Subtitles | لكن هـــذه القطع نــادرة جدا و القطعة التي عندي جالبة للحــظ |
uğursuz benim kıçım olur seni yaratıcılıktan uzak ahmak! | Open Subtitles | جالبة النحس مؤخرتي، أيتها اللعينه المغفلة اللاأخلاقية! |
Bir şans tılsımı, sakın kaybetme. | Open Subtitles | إنها تعويذة جالبة للحظ، لذا لا تفقديها |
Selam Küçük Başbelâsı. | Open Subtitles | مرحباً يا جالبة المشاكل |
Lanet bir maskot gibi koşturup duruyorum, ve burası benim ana bölgem. | Open Subtitles | أجوب الأنحاء كتعويذةٍ جالبة للحظ وهذه الولاية هي موطني |
Şans muskası her şeyi halleder mi ona sahip olursam? | Open Subtitles | تعويذة جالبة للحظ ربما سيكون كل شئ جيد بالنسبة لي لو حصلت عليها |
Reklam maskotları şehri yakıp yıkarken şehirde panik havası hüküm sürüyor. | Open Subtitles | الهلع سيطر على سبرنقفيلد كعملاق يهيج الإعلانات جالبة الحظ خلال المدينة |
Burası güçlü okyanus ve gel-git akıntılarının oluşturduğu labirentleri ve büyük olay için gerekli hayatî etkenleri bir araya getiren coğrafî koşullara sahip. | Open Subtitles | هذا المزيج يخلق متاهة تتدفّق عبرها التيارات القوية للمحيط والتيارات المدية جالبة المكوّنات الأوليّة الحيوية المطلوبة للازدهار |
Ben de şans getiren mavi inek gördüm. | Open Subtitles | لقد حلمت ببقرة زرقاء جالبة للحظ |
Şans getiren kravatlarım var da. | Open Subtitles | كنتُ أملك تلك الربطات جالبة الحظّ. |
Bizim ilişkimiz de böyleydi. Felicity, aydınlığı getiren hep sendin. | Open Subtitles | هذه سنّة حالنا دومًا، أنت يا (فليستي) جالبة الضيّ. |
Bana sans getiriyorsun. | Open Subtitles | لا عزيزتي , لن تذهبي لأي مكان انتِ جالبة الحظ لي |
Sen iyi şans getiriyorsun. Ne var biliyor musun? | Open Subtitles | إنكِ جالبة للحظ, أتعلمين ذلك؟ |
Küçük parmağında bir yüzüğü boynundaki zincirde taşıdığı 100.000 dolarlık şanslı poker fişi vardı. | Open Subtitles | لقد ارتدى خاتماً حول خنصره و ارتدى فيشة جالبة للحظ تساوي مئة ألف دولار معلقة بسلسلة حول رقبته هذا كل شيء |
Neyse ki "son görev" mottosu uğursuz çıkmadı ha? | Open Subtitles | تبدو فكرة رائعة. إتضح أن قول "آخر مهمة" ليس جالبة للنحس, اليس كذلك؟ |
İyi şans tılsımı, değil mi? | Open Subtitles | اوه, جالبة الحظ الجميلة ، هه؟ |
Selam Küçük Başbelâsı. | Open Subtitles | -مرحباً يا جالبة المشاكل الصغيرة ! |