Performans, sanatçının belli bir zamanda, seyirci önündeki bir yerde yaptığı zihinsel ve fiziksel kurgudur ve sonra enerji diyaloğu gerçekleşir. | TED | العرض هو البناء المادي والعقلي الذي يقوم به المُؤدي في وقت معين في مكان ما أمام جمهور ثم يتولّد حوار ساخن. |
Bu maçta ring, seyirci eldiven, hakem ve kural olmayacak. | Open Subtitles | هذه المباراة ليس فيها جمهور ولا صالة لاقفازات ولا قواعد |
Onları izleyen bir kalabalık eşliğinde iki kişi bu baloncukları yapıyordu. | TED | كان يصنعها مؤديان بالشارع يحيط بهما جمهور. |
Başrol, şortlu kız değil. Bu filmlerin seyircisi var ve bu filmleri izlemek istiyorlar. | TED | هناك جمهور لهم، يريدون ويتوجب عليهم أن يشاهدوهم. |
Şiddetli direniş ve pasif direniş birlikte çok önemli bir şeyi paylaşıyorlar; Her ikisi de davalarına bir izleyici arayan bir tür tiyatro. | TED | مقاومة عنيفة والمقاومة اللاعنفية شيء واحد مهم جدا مشترك ؛ وكلاهما نموذج للمسرح تسعى لحضور جمهور لقضيتهم. |
Whyte House adına, çok kötü seyirciler olduğunuzu söylemeliyim beyler. | Open Subtitles | نيابةً عَنْ منزل وايتي، اريد ان اعلمكم انكم كُنْتَم جمهور رديء. |
Hayranlarım neredeyse 1,2 milyon dolarla destekledi beni ve bu şu ana kadarki en büyük kitle fonlamalı müzik projesi. | TED | مشجعينني دعمونني بما يقرب 1.2 مليون، وهو أكبر مشروع تمويل جمهور موسيقى حتى الآن. |
Ben, halkın sadece değerli bir seyirci olarak görülmediği, aynı zamanda katılımcı ve bileşen olduğu bir akademik kültürde çalışmak istiyorum. | TED | أريد أن أعمل في مجالٍ بحثيٍ أكاديمي لا يكون فيه الشعب مجرد جمهور يدفع المال فحسب، بل مشاركًا وعنصرًا أساسي. |
Bilirsiniz, Fransızca konuşan bir seyirci önünde sağlam bir argümanı, iyi tartışarak, hoş bir sesle İngilizce sunmak, işe yaramayacaktır. | TED | كما تعلمون، تقديم مناقشة سليمة، بشكل جيد، محكمة و باللغة الإنجليزية أمام جمهور فرنكفوني لن يحقق الغرض. |
Yani istediği filmi (hizmeti) göremeyen dev bir seyirci grubu dışarıda kalıyor yani yararlanılmayan büyük bir kâr potansiyeli. | TED | وهذا يتركك مع جمهور ضخم محروم وقدرات مربحة غير مستثمرة. |
Tiyatroda bir karakter ve bir aktor ayni yerde bulunur, seyirci karsisinda birbirleriyle tartisir gibidirler. | TED | في المسرح ، لديك حرف والفاعل في نفس المكان ، يحاول التفاوض بعضهم البعض أمام جمهور. |
Bakersfield'dan seyirci nedeniyle geç ayrılabildim. | Open Subtitles | كما تعلم غادرت لاحقاً بسبب جمهور المنطقة |
Söylentilere göre akıllı bir kalabalık, bu yüzden hiç şaşırmam. | TED | جمهور ذكي، بكل المقاييس، لذلك لن أتفاجئ على الإطلاق. |
Bu ahmakları izlemek için toplanmış büyük bir kalabalık var. | Open Subtitles | يوجد جمهور كبير هنا برؤية هؤلاء الحمقى على الطبيعة |
Görevim markayı Orta Doğu seyircisi ile buluşturmaktı. | TED | كنت مسؤولا عن انتاج محتوى يكون له وقع لدى جمهور الشرق الأوسط |
İmkânsız gibi görünüyor, daha önce bunu kimse yapmadı, bunu gören ilk izleyici kitlesi sizlersiniz. | TED | تبدو مهمةً مستحيلة حيث لم يقم بها أحد من قبل، أنتم أول جمهور عام ترون هذا. |
Bu arada, seyirciler ilk defa meksika dalgası hareketini deniyorlar. | Open Subtitles | في هذه الاثناء يحاول جمهور الخصم القيام بالموجه الاستعراضيه الاولى لهم |
Böcek dünyasındaki çeşitlilik bir orkidenin kendine has kitle bulma ihtimalini de arttırır. | TED | التنوع الهائل داخل عالم الحشرة يزيد أيضًا من احتمال أن الأوركيد سوف تجد لها جمهور فريد. |
George, tutsak izleyiciler olduğumuza göre, hadi bize bir fıkra anlat. | Open Subtitles | جورج, لأننا جمهور أسير, يقول خلاف ذلك لنا نكتة؟ |
"seyirciye gerçekten de pek çekici gözükmez ama yine de bu şişman or.spu çocuğunu severim. | Open Subtitles | لا يبدو إنه يجذب أي جمهور حقيقي لكني أحب أبن العاهرة البدين بأية حال |
Dostum, Antiques Roadshow'un bayağı izleyicisi vardı. | Open Subtitles | التحف الأثريه الحملات الترويجيه لها لديها جمهور كبير |
Çin mahallesindeyiz... sadece, bir dövüş sanatı gösterisi izlemek için bir araya gelmiş olabilecek kadar büyük bir kalabalığın toplandığı yerde. | Open Subtitles | حيث تحملق جمهور حول ما يمكن ان يكون سوى نزالاً بفنون القتال |
- En azından seyircileri var. Ektiklerini biçeceklerdir. | Open Subtitles | لاتددقق في ذلك يا عزيزتى على الأقل فيه جمهور |
Ya da canlı yayında seyircilerin karşısında canınızın çektiğini yemenizin kendinizi daha iyi hissetmenizi sağladığını mı kanıtlasaydım? | TED | او هل اوافق على ان اشرح في شاشات التلفزيون امام جمهور حي ان مأكولات الراحة فعلا تسبب الراحة النفسية؟ |
Ve bir şarkıyı seyircinin karşısında ilk kez çalmaktan daha heyecanlı olan çok az şey vardır, özellikle de şarkının sadece yarısı tamamlanmışsa. | TED | وهناك بعض الاشياء اكثر اثارة من مجرد اداء اغنية لاول مرة امام جمهور, خصوصا عندم تكون نصف مكتملة. |
Bu ağlar, her cins üreticiyi ve her cins insanı bir araya getirip onlara fikirlerini ve olanaklarını belirli bir kitleye ulaştıracak ürünlere odaklanmalarını sağlıyor. | TED | هذه المنصات تدعو جميع أنواع المطورين وكل أنواع البشر ليقدموا افكارهم وفرصهم لإنشاء وإستهداف تطبيق من أجل جمهور محدد |
Fakat gördüğümüz şey duygularla, duygu sömürüleriyle donanmış, bazen doğru bazen yanlış halka açık haberlerdi. | TED | ولكن ما رأيناه هو جمهور غمرته التغطية الهستيرية والمثيرة، غير الدقيقة أحيانًا، والخاطئة تمامًا في أحيان أخرى. |