Ve şimdi işleri düzgün yapmak için birilerine ihtiyacımız var. | Open Subtitles | نعم، الآن هناك أكثر من اللازم إلى، جَعْل الأشياء صحيحة |
Böylesi şirin bir çocuk yapmak yaşamak için yeterli bir sebep olmalı. | Open Subtitles | جَعْل الطفل سعيد قَدْ يكُونُ سبباً للحياه. |
Ama bütün gün şekerleme yapmak gibisi yok. | Open Subtitles | لَكنَّه لا شيءُ مثل جَعْل الأشياء الجيدةِ طِوال النهار. |
Bak, Christian, ya işimizi bir numara yapmak konusunda ciddi olmalısın, ya da daha fazla tutunamayız. | Open Subtitles | النظرة، كريستين، أمّا أنت جدّي حول جَعْل الأوّلِ ممارستِنا، أَو نحن لَنْ نَبْقى. |
Beckett ile anlaşma yapmak istiyorsan, edeceğim teklife ihtiyacın olacak. | Open Subtitles | إذا تُريدُ جَعْل a يَتعاملُ مع Beckett، تَحتاجُ الذي أَعْرضُ. |
Merhaba Raymond, bebek yapmak ister misin? | Open Subtitles | مرحباً، رايموند. أردْ جَعْل a طفل رضيع؟ أوه، حقاً، راي؟ |
Şöyle kusurlar ki hile yapmak, küfürlü konuşmak rakibin eline bakmak kızları ayartmak yasaklanmıştır En önemlisi: | Open Subtitles | مخالفة مثل غَشّ، يَتكلّمُ لغةً كريهةً جَعْل مشهد إغْراء gals ممنوع الأكثر أهميةً: |
Tamamen kendimi sizin gözlerinizde yeniden tutarlı yapmak içindi ve bunu evrimin bir yalan olduğunu söyleyerek yapacağım! | Open Subtitles | الآن، هذا كلّ شيء عن جَعْل نفسي موثوق في عيونِكَ ثانيةً، وسَأعْمَلُ ذلك مِن قِبل إعتِراف بذلك التطورِ... |
Porto şarabı yapmak. | Open Subtitles | جَعْل الميناءِ. |