Demek oluyor ki ayakkabılarını giyip gitmesi için vakti vardı. | Open Subtitles | ذلك يعني أنه كان لديه الوقت ليرتدي حذائه و يغادر |
Hepsine sanki onun ayakkabılarını parlatmışlar veya taksi çağırmışlar gibi bahşiş dağıtıyordu. | Open Subtitles | و كان يعطيهم بقشيشا لدرجة أن كان منهم من يود أن يقوم بتلميع حذائه أو أن يحضر له سيارة أجرة |
Görünüşe bakılırsa biri ayakkabı kutusunu çalmış ve Ray benim çaldığımı sanmış. | Open Subtitles | من الواضح أحد ما سرق صندوق حذائه وظن بأنني من فعلت ذلك |
- Oh, evet, efendim. Çok da kibar, iyi bir göztmendi kendisi. botlarını çıkarmadan önce mutlaka "pardon" derdi. | Open Subtitles | نعم سيدى، وهو مهذب ومثقف أيضاً فهو يستأذن قبل أن ينتزع حذائه |
Adam o ayakkabıları her gece parlatıyor. Kendi giysilerini yapıyor. | Open Subtitles | إنه يلمع حذائه كل ليلة يحضّر ملابسه بنفسه |
Ayrıca ayakkabısının içinde de 666 sayısının olduğunu iddia ediyorlar. | Open Subtitles | وكذلك قالوا بإنه كان يرتدي رقم 666 في داخل حذائه. |
- ayakkabısını bile bağlayamıyor. - Yapma! | Open Subtitles | لدي قريبٌ فقد اصبعين في عمله الاخير و الآن لا يقدر على ربط حذائه |
Hani şu uzun bacaklı, konuşurken ayakkabılarını çıkaran adam mı? | Open Subtitles | هل هو طويل القامة الذى خلع حذائه عندما تكلم؟ |
Altıncı devrede ayakkabılarını çıkardı ve çoraplarıyla oyuna devam etti. | Open Subtitles | في الشوط السادس، خلع حذائه ولعب في جواربه. |
Tıpkı sayarken 12'ye geldiğinde ayakkabılarını çıkartmak zorunda olması gibi. | Open Subtitles | مثلما يحدث عندما يعدّ, ويصل الى رقم 12 فيجب عليه أن يخلع حذائه |
Sözde zeki olan benim ama daha ayakkabılarını bile bağlayamayan bir çocuk beni alt ediyor. | Open Subtitles | لا أصدق ذلك كان من المفترض أن أكون أنا العبقري وأنا الآن أُغلب من قبل طفل لا يمكنه حتى ربط حذائه |
ayakkabılarını çıkartarak iz bırakmayacağını sanmış. | Open Subtitles | مرتكب الجريمة اعتقد أن بإمكانه اخفاء أثاره بخلع حذائه |
Geçmişe baktığımızda keşke önce elemanın ayakkabı numarasını kontrol etseydim. | Open Subtitles | من نظرتي للماضي أتمنى لو تحققت من مقاس حذائه أولا |
Derhâl kemer ve ayakkabı bağcığı gibi yüklerinden onu arındırın. | Open Subtitles | لابد ان يجرد من حزامه و من رباط حذائه فورا |
Belki de botlarını değiştirmek için beni arıyordur? | Open Subtitles | ، ربما هو يبحث عنا حاليا يريد ان يبادل حذائه بحذائي ؟ |
ayakkabıları hala bizde. Onları çevreye bırakmamı ister misin? | Open Subtitles | لا زلنا نمتلكُ حذائه أتريدينني أن أرسلهم إليكِ ؟ |
Bir kişinin arkadaş olup olmadığını ayakkabısının altına bakarak anlarsın. | Open Subtitles | أتريد معرفة إن كان المرء مدمناً عن حق؟ تفقّد أسفل حذائه |
ayakkabısını enkazın yanında bulmuşlar. | Open Subtitles | لقد وجدوا فردةً من حذائه جوار الطائرة المحطمة |
Yatak odası penceresinin önünde ayak izi, arabada da iç çamaşırı bulunmuştu. | Open Subtitles | أيضاً وجدنا طبعة حذائه خارج نافذة غرفة النوم وثيابها الداخلية في سيارته |
Duvarlara, yerlere bakıyor, ayakkabısına bakıyor. | Open Subtitles | إنه ينظر الى الجدران، الأرضيه، وإلى حذائه. |
Geçen gün, ayakkabılarına baktığımda... öyle kötü kokuyorlardı ki, onun için üzüldüm. | Open Subtitles | عندما رأيت حذائه بالمرة الماضية كانت رائحته كريهة جدا فشعرت نحوه بالأسى |
- Onun ayakkabılarında çim parçacıkları olmalıydı ama muhtemelen halıya bastığında temişlenmiştir... | Open Subtitles | لابد أن هناك جسيمات عشب على حذائه لكن ربما مسحت في السجادة |
- Epey yakışıklı olduğunu biliyoruz. - Ayakkabılarından pek hoşlanmadım. | Open Subtitles | ـ نعرف إنه جذاب للغاية ـ لم يعجبني حذائه كثيراً |
Ama kimsenin ayakkabısı bok olmayacak! | Open Subtitles | نعم، لكن لا احد سيكون لديه غائط على حذائه |
"Botlarıyla ölen iyi bir askerse, herkes botların cilalı olduğunu bilir." | Open Subtitles | مثل أن مات الجندى الباسل و هو منتعلا حذائه فى المعركة فليطمئن أن حذاءه ملمع |
Fakat iyice bakarsanız, çocuk çizmelerini yıkamıyor, içine su dolduruyor. | TED | ولكن إذا نظرت إلى هذا الطفل لا يغسل حذائه، إنه يضع الماء في حذائه |
Tüm koşuculara bir tane şunlardan dağıtılıyor, ayakkabılarının tepelerine iliştiriyorlar. | Open Subtitles | نعطي كل عدّاء واحدة من هذه ليلصقها في مقدّمة حذائه |