| Eğer yanlış yapıyorsam ya da istediğin belirli bir yol varsa, büyükanne kurbağa... | Open Subtitles | إن كنت أنفذ هذا بشكل خاطيء أو هناك طريقة معينة أيتها الجدة الضفدع |
| yanlış bir karar, ikisinin de karaya oturmasına sebep olacaktır. | Open Subtitles | قرار واحد خاطيء ، سيجعل الأم وعجلها محصورين على الشاطيء |
| - Benim kararımdı, kardeşim. - yanlış karar vermişsin, dostum. | Open Subtitles | هذا كان هو طلبي يا أخي طلبك خاطيء يا رجل |
| Ben de inanıp duruyorum. Belki sorun bendedir. | Open Subtitles | و استمر في الأقتناع كذلك و ربما هناك شيء خاطيء بي |
| Evet ama bir şeyler yolunda gitmezse seni geçmişte kaybedip günümüze güçlü ve kötü bir cadıyı serbest bırakmış olma riskini almış oluruz. | Open Subtitles | أجل، ولكن إن اتخذت الأمور منحنى خاطيء فسنخاطر بتحرير ساحرة شرّيرة في الحاضر و نخسركِ أنتِ في الماضي |
| Ama bunun yanlış olduğunu biliyorsun, yardım et onu durduralım. | Open Subtitles | لكنك تعلم أن هذا أمر خاطيء ، لذا ساعدني لإعتراضها |
| Bu yüzden benim hayatımda giden yanlış şeyler için sessiz kalmayacaklarını fark ettiler. | TED | وبذلك أدركوا أنهم لن يتمكنوا من التزام الصمت كلما كانت الأمور تسير بشكل خاطيء في حياتي. |
| Bu, kimi zaman da ilaç şirketlerinin yürüttüğü reklam kampanyalarının, doktorları ve hastaları yanlış yönlendirmesinden kaynaklanıyor. | TED | وذلك يعود، أحيانًا إلى أن الأطباء والمرضى متأثرين بشكل خاطيء بالحملات الدعائية لشركات الأدوية. |
| Aslında Boston'da tam tersine, yanlış bir uygulama yaptık. | TED | لقد قمنا بعمل شيئ خاطيء تماماُ في بوسطن. |
| Evet, bu yanlış bir ekonomiye dönüşebilir çünkü onlara vermemektense onlara mercimek vermek daha ucuz. | TED | حسنا، لقد تبين أن الاعتقاد فهم اقتصادي خاطيء لأنه من الأرخص إعطاء العدس مقارنة بعدم إعطائه. |
| İlk olarak, sınıfta matematiksel muhakemeyi yanlış yaptığınızı gösteren beş belirti. | TED | فأولًا، خمسة أعراض بأنك تفكر رياضيًا بشكل خاطيء في فصلك. |
| Ben onlara yaşama şansı veriyorum. Bunun nesi yanlış? | Open Subtitles | انا اسمح لواحد بأن يعيش هل هذا خاطيء جداً؟ |
| yanlış bir şey yapmadığınızı biliyorum. Oturun. | Open Subtitles | أنا أعلم انك لم تفعل أي شيء خاطيء فقط أجلس |
| Şimdi bak; haydutlara, katillere bile ikinci bir şans verilirken Radha yanlış hiçbir şey yapmadı. | Open Subtitles | الآن انظر حتي المجرمون يعطون فرصة أخري في الحياة. ورادها لم تفعل شيء خاطيء |
| Ve ama bu yanlış karar altında ezilmeni istemem. | Open Subtitles | لكنني لا أريدك أن تحصلي على إنطباع خاطيء |
| Siparişimizi yanlış aldı. Para üstünü yanlış verdi. | Open Subtitles | لقد قامت بأخذ طلباتنا بشكل خاطيء أعادت لنا باقي الحساب غير صحيح |
| İşte. Bunu yanlış takmışlar. | Open Subtitles | ها هي، أعتقد أنها كانت موضوعة بشكل خاطيء |
| yanlış bir izlenim verebilir. | Open Subtitles | حسنا لكن النباتات المعمرة قد تعطي انطباع خاطيء |
| Altuzay iletişimi tamir edilemez, ama bir sorun olduğunu yine de anlarlar. | Open Subtitles | إتصالات الفضاء العميق تحت الإصلاح لازال , إنهم يعلمون ان هناك شيء خاطيء |
| Ama yanlış nedenlerden dolayı alınan iyi bir karar, kötü karar olabilir. | Open Subtitles | لكن القرار الحكيم لو بني علي أسباب خاطئة فهو قرار خاطيء |
| ters yola sapıp, bir pornografik film setine girmişiz gibi hissediyorum. | Open Subtitles | أشعر أننا أخذنا منعطفا خاطيء ووصلنا الي موقع تصوير فيلم اباحي |
| Bu da demek oluyor ki ne zaman... elemanlarımızdan biri hata yapsa, bunu düzeltmek bana düşer. | Open Subtitles | هذا يعني أنه إذا قام أحد رجالنا بأمر خاطيء فإن من وظيفتي أن أجعله صحيحاً |
| Yanılıyorsun dostum. Gördüklerin yanlış. Bütün olanlar kafanın içinde. | Open Subtitles | انت مخطيء أنت ترى الأشياء بشكل خاطيء الأشياء التي تسيطر على مخك ليست حقيقية |
| Size son 20 senedir söylediklerimin hepsini unutun, dedi. Söylediklerim yanlıştı. | TED | وقال: كل ما اقوله لكم منذ 20 عاما الماضية انسوه, فهو خاطيء |
| Hayır. Bildiklerimizde bir yanlışlık var. | Open Subtitles | كلا, أنتِ تعنين شيء خاطيء فيما نعرفه |
| Belki de haksızlık ediyorum, bazı şeyleri yanlış anlıyorum ama ben bundan emindim. | Open Subtitles | لا أعرف .. ربما لا يكون هذا عدلا أو أنني أرى الأمور بشكل خاطيء ولكن بالتأكيد هذا قد جرح شعوري |