Böylece bir sorunumuz olduğunu anlamaya başladık ve sorun daha da ciddi. | TED | لذا بدأنا ندرك أن لدينا مشكلة، و المشكلة أكثر خطورة بسبب هذا. |
Bunların ciddi bir ilişkiye döneceği konusunda hiç endişe duymadan. | Open Subtitles | أبدا حتى القلق أنه لا تتحول إلى شيء أكثر خطورة. |
İdareye bir rapor çıktı ve durum ciddileştiği için çok riskli olmadan önce bunu bir kere daha yapacaklar. | Open Subtitles | وصل التقرير إلى الإدارة منذ أن أصبحت الحالة خطرة فسيفعلون ذلك مرة أخرى قبل أن يصبح الأمر أكثر خطورة |
Biliyor musun, işlenen suçun ciddiyetini anladığına dair şüphelerim var. | Open Subtitles | أتعلمين ، أنا قلق قليلاً لعدم رؤيتك خطورة تلك المُخالفات |
Hiç risk yok. Sadece bize ihtiyaçları olduğunda orada olacağız | Open Subtitles | لا يوجد خطورة وليس هناك داعياَ لأي إجراء على الإطلاق |
Şu bir gerçek ki bugün dünya daha önce olduğundan çok daha tehlikeli. | TED | من الواضح أن العالم اليوم أصبح أكثر خطورة مما كان عليه من قبل. |
Ferris Bueller gibi bir kişinin yarattığı tehlike iyi çocuklara kötü örnek olmak. | Open Subtitles | خطورة شخصية مثل فيريس بويلر تكمن فى أنه يعطى الفتيان الطيبين أفكارا سيئة |
felakete götüren çöküş riski artırarak performansı artırmak çok kolaydır. | Open Subtitles | أنه من السهل جدا تحسين الأداء باتخاذ خطوات أكثر خطورة |
Bu durum ondan daha ciddi. Daha önce hiç kaçmamıştı. | Open Subtitles | الأمر أكثر خطورة من هذا فهي لم تختفي من قبل |
Halsizlik, kusma, iştah kaybı daha ciddi bir soruna işaret edebilir. | Open Subtitles | الخمول والقيء، وفقدان الشهية يمكن أن تشير إلى سبب أكثر خطورة |
Yani, bir bakıma bir fuarda yapabileceğiniz en ciddi şeydi. | TED | أعني، بطريقة ما أن هذا هو الشيء الأكثر خطورة يمكنك أن تفعل في معرض. |
Takip etmek çok riskli. Başka giriş, çıkış yolu yok. | Open Subtitles | تتبعه به خطورة شديدة فلا يوجد مخرج أو مدخل آخر |
İki yıl çocuk esirgemenin ön saflarında çalıştım, çok riskli kararlar verdim. | TED | خلال سنتين أمضيتهما في الخطوط الأمامية في رعاية الأطفال، اتخذت قرارات ذات خطورة عالية. |
Fakat bu resimler, buz tabakasının kalınlığını göstermediğinden dolayı sorunun ciddiyetini yeteri kadar ortaya koyamıyor. | TED | ولكن هذا يقلل من خطورة هذه المشكلة بالذات لأنها لا تظهر سماكة الجليد. |
Oradayken Kuzey Afrika daki su krizinin ciddiyetini öğrendik. | TED | و خلال ذلك علمنا عن خطورة كارثة المياه في شمال افريقيا |
Bu beni kalp krizi için yüksek risk sınıfına sokuyordu. | Open Subtitles | و هذا يضعني في قائمة الأكثر خطورة للتعرّض لنوبات القلب. |
Sence biraz tehlikeli değil mi? Bizim için demiyorum, senin kalbin için. | Open Subtitles | ألا تظنين أن فى هذا خطورة لا أعنى لنا ، بل لقلبك |
Bize gönderilmeden önce bir adamın ne kadar kötü olması gerekiyor biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعرف مدى تكون خطورة هذه الأشخاص قبل أن يرسلونهم إلينا ؟ |
Bu gezegeni biliyor olmanız sizi bir güvenlik riski olarak görmemize neden oluyor. | Open Subtitles | معلوماتكم عن هذا الكوكب تمثل خطورة أمنية علينا |
Ah hayır. İyi adam olmak daha da tehlikelidir. | Open Subtitles | اوه ، كلا ، من الأكثر خطورة أن تكون رجلاً جيداُ |
Nam-ı diğer Kaptan Amerika, tüm İntikamcılar arasında en tehlikelisi. | Open Subtitles | المعروف باسم كابتن أمريكا الأكثر خطورة لكل المنتقمون |
Buffy, durumun ciddiyetinin farkındayız ama başka bir yolu olmalı. | Open Subtitles | ونحن نفهم خطورة ذلك ولكن يجب أن يكون هناك حل آخر |
Egzersiz, sağlıklı bir diyet ve kilo vermek önceden geçirmiş olsan da olmasan da, kalp krizi riskini azaltır. | TED | مارس الرياضة، واتخذ حمية صحية، واخسر وزنك كل ذلك يقلل خطورة النوبة القلبية، فيما إذا مررتَ بأحدها أم لا. |
Böylece, durumunun vahametini kafama sokmaları için bu iki hıyarı buraya getirdin. | Open Subtitles | بالسرعة التي تناسبك لذلك أحضرت هذين الأحمقين كي يذهلوني بمدى خطورة موقفي |
Kolesterolün başladığından beri önemli derecede düştü, ilaçlarla hiç olmadığı kadar | Open Subtitles | و الذي سوف يتحسّن. و الكوليسترول منخفض دون أي خطورة تذكر |
- Sen çekmek için tehlikesiz yer bulmayı düşünebilir misin? | Open Subtitles | ألـم تعتقدي أنه بإمكانكِ إيجاد مكان أقل خطورة للتصوير؟ |