Yapma. Bizim için endişelenmene gerek yok baba. Bir yetişkiniz. | Open Subtitles | لا داعٍ أن تقلق علينا يا أبى نحن ناضجون الآن. |
Burada, bir şeyin eksikliğini hissetmek için hiçbir sebep yok. | TED | هنا ليس هناك داعٍ لتشعر أنك تفتقد أي شيء. |
Görüyorsunuz ya, ben buna tamamen gereksiz bir önlem derdim. | Open Subtitles | مثير للاهتمام، إنّي أرتأيتها وسيلة احترازية لا داعٍ لها البتّة. |
En azından artık gizlemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | و على الأقل، ليس هناك داعٍ للإختباء بعد الآن |
İyi geçindiğimiz göstermek için beni hırpalaman gerekmiyor. | Open Subtitles | حسناً ، لا يوجد داعٍ لأن تهرسني حتى نثبت للجميع أننا بخير |
Buna grup içinde atışma gözüyle bakılamaz artık. O yüzden kendini zapt etme. | Open Subtitles | وبهذا لن نكون بصدد نزاع داخليّ، لذا، فليس هناك داعٍ لكبح جموحك. |
Gerçekten de endişelenmemizi gerektirecek bir şey yok mu? | Open Subtitles | هل لا داعٍ للقلق, حقاً؟ |
Bebeğim, iş yaptığım bir kevaşe keş ya da fahişe bir muhbirle tehdit edilebileceğin bir duruma girilmesine gerek yok. | Open Subtitles | عزيزتي, ليس هناك أي داعٍ للشعور بالتهديد من المخبرة العاهرة, والمدمنة, والقذرة والتي أتعامل معها بسبب أنها جزء من عملي. |
Şu an biraz sinirli olduğunu varsayıyorum ama bana güven, endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | أحزر أنّك ربّما تكون غاضبًا قليلًا الآن، لكن ثق بي، لا داعٍ للقلق. |
Yo, gerek yok. Bunların hepsine bakmak çok zaman alır. | Open Subtitles | كلّا , ليسَ هُنالِكَ داعٍ , سيتطلّبُ وقتًا طويلاً لكي ألقي نظرة على كلّ ذلك. |
Altı çocuğun kayıp ya da ölü olması endişelenmek için iyi bir sebep. | Open Subtitles | ستّة أطفالِ مفقودين أَو مَوتى داعٍ للقلق. |
Tamam, şimdi dinle. Endişelenmek için bir sebep yok. Tamam mı? | Open Subtitles | حسناً ، أنصتي لي لا يوجد داعٍ للقلق ، حسناً؟ |
Demek istediğim şu, eğer göl temizse satmak için sebep yok. | Open Subtitles | كل ما اقوله لو ان البحيرة نُظفت لن يكون هناك داعٍ للبيع |
gereksiz bir ameliyattan kurtardığın kesin. | Open Subtitles | وأنقذتها بالتأكيد من عمليّةٍ جراحيّةٍ بلا داعٍ |
gereksiz bir şekilde bağırıyorsun herhalde çaldığın müziğin sebep olduğu duyma kaybından. | Open Subtitles | أنت تصرخ دون داعٍ على الأرجح نظراً لضعف السمع بسبب الموسيقى التي تعزفها |
En azından artık gizlemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | و على الأقل، ليس هناك داعٍ للإختباء بعد الآن |
Bunu amcan için yaptıysan bana hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | إن كنت عملت هذا من أجل عمّك، فليس هناك داعٍ أن تبين ليّ كلّ شيء |
Sorun değil, özür dilemen gerekmiyor. | Open Subtitles | {\fnArabic Typesetting}.لا بأس، لا داعٍ للاعتذار |
Merak etme, canım. | Open Subtitles | "{\fnArabic Typesetting}".لا داعٍ للقلق يا رفيق |
Hayır. Özür dilemeni gerektirecek bir şey yok? | Open Subtitles | لا داعٍ لكي تعتذري، حسناً؟ |
75 senti dükkana yedirmeye lüzum yok. | Open Subtitles | ليس هنالك داعٍ للمركز أن يحتفظ بـ 75 سينت |
Lafı dolandırmak için bir neden görmüyorum. | Open Subtitles | لا أرى أي داعٍ لأن أراوغ |
Sebepsiz yere bir çok Romalı iyi adam kaybettik. | Open Subtitles | سنفقد العديد من الأرواح الرّومانية بلا داعٍ. |
Şimdi kötü ruh halindeyim. Sanırım, bunun için yapabilecek bir şey yok. | Open Subtitles | أنا الآن في مزاجٍ سيّء، أظن أن ليس ثمّة داعٍ لذلك. |
Kamu güvenliğini sarsacak olası bir tehdit olduğunu söylersin. Panik yapmaya gerek yok. | Open Subtitles | وجودُ تهديدٍ محتملٍ للأمن القومي في الجوار و لا داعٍ للفزع |