Doktorun bu işle bir ilgisi yok. | Open Subtitles | .يمكنني أن أفعل ما أريد .الدكتور ليس له أي دخل في الموضوع |
Hiçbirinin müdahalemizle bir ilgisi yok. | Open Subtitles | و ولا واحد منهم له اي دخل في عمل التدخلات |
Bak, bu çocukların Morrison cinayetiyle bir ilgisi yok, tamam mı? | Open Subtitles | هؤلاء الأولاد ليس لهم أي دخل في قضية قتل مورسن |
- Bak, Brian'ın yaptıklarıyla bir ilgim yok. Ben sadece kız arkadaşıyım. | Open Subtitles | .أسمعي ،ليس لدي دخل في جميع ما يفعلة براين أنني صديقته الحميمة وحسب. |
Ve çamaşırlarının ve mutfağının içine girdi ve tüm sutyenlerine dokundu. | Open Subtitles | وقد دخل في غسيلكِ ومطبخكِ و قد لمس كل حمالات الصدر، أنا آسفة جداً. |
Münih'teki ilk gecesinde bir kabadayı çetesiyle kavgaya karışmış gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو بأنه دخل في عراك مععصابةمن القساة. -خلال أول ليلة له في "ميونيخ " |
Irak'ın Dünya Ticaret Merkezi'nde olanlarla bir ilgisi yok biliyorsunuz değil mi? | Open Subtitles | العراق لم يكن له دخل في ما حدث في مركز التجارة انت تعرفين ذلك، اليس كذلك؟ |
Gerçekten bunun benimle bir ilgisi olduğunu düşünüyor musun? | Open Subtitles | أتعتقد حقاً أن لي دخل في الموضوع؟ |
Her ne kadar etkilemek olsa da Harvey'in bununla bir ilgisi yok. | Open Subtitles | تسميم الأجواء هارفي ، ليس له دخل في ذلك |
Bununla bir ilgisi yok. | Open Subtitles | ليس لديها اي دخل في القضية |
Penny'nin Booth'un ölümüyle bir ilgisi yok. | Open Subtitles | (بيني) ليس لديها أي دخل في جريمة قتل الملازم (بوث). |
Bunun benimle bir ilgisi yok. | Open Subtitles | ليس لي دخل في هذا الموضوع. |
Sana söyledim, bunun benimle bir ilgisi yok. | Open Subtitles | اخبرتك, ليس لي دخل في هذا. |
Neden? Onun bu olayla bir ilgisi yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لها دخل في أي من ذلك |
Durun, bu kazayla bir ilgim olduğunu mu düşünüyorsunuz? | Open Subtitles | إنتظرا، توقفا أتعتقدان بأنّه كان لي دخل في هذه الحادثة؟ |
Yani benim bununla bir ilgim olması çok açık. | Open Subtitles | من الواضح, أنني لي .دخل في الموضوع |
Bununla bir ilgim olabileceğini düşünüyorsunuz. | Open Subtitles | ... انت تعتقد . اني غالباً لدي دخل في الأمر |
Sanırım kristal bir şekilde göğsümün içine girdi. | Open Subtitles | أعتقد أن الكريستال دخل في صدري بطريقة ما |
Pantolonumun içine girdi! | Open Subtitles | لقد دخل في بنطلوني |
Kalem de Danny'nin gözünün içine girdi. | Open Subtitles | , و قلم الرصاص دخل (في عين (داني |
- Barry kavgaya karışmış. | Open Subtitles | بيري دخل في شجار |