İki kişi birbiriyle ilişkili vuruldu ama herhangi bir kanıt yok. | Open Subtitles | قتيلين مرتبطين في جريمة قتل، و لا يوجد لديك دليل واحد. |
Yani, telefon kayıtlarına baktım, kredi kartı harcamalarını gözetledim, birçok yerde onu takip ettirdim... hiç bir kanıt bulamadım. | Open Subtitles | أقصد ، اننى كنت اتتبع بيانات هاتفه وبطاقاتة الإليكترونية وهذا فى مناسبات مختلفة ولكنتى لم اجد دليل واحد |
Ancak adam göz önündekileri satıyorsa bu bir kanıt olarak sayılabilir. | Open Subtitles | لو هناك دليل واحد فهو أنه يبيع مخدرات عالية الجودة. |
Üçüncü yılın sonuna geldiğimizde elimizde tek Bir ipucu bile yoktu. | Open Subtitles | مع نهاية الموسم الثالث , لم نجد ولا دليل واحد |
Arkadaşımı bulmak için zamanım azalıyor ve elimde tek Bir ipucu var. O yüzden ben o ipucunu araştırırken sen de kendini öldürtmemek için çalışacaksın. Anlaşıldı mı? | Open Subtitles | إنّ الوقت ينفد منّي لأجد صديقي، ولديّ دليل واحد متبقٍّ فحسب، لذا فستحاول جاهدًا جدًّا ألّا تُقتَل ريثما أنظر في الأمر. |
Yer yüzündeki hiçbir jürinin görmezden gelemeyeceği, inkâr edilemez bir delil var. | Open Subtitles | دليل واحد لا يُنكر يجعل أي هيئة محلفين في المدينة تغادر المحكمة |
Bu aptalca iddiaları desteklemek için bana sadece bir delil gösterebilir misin? | Open Subtitles | اريد انا اري دليل واحد لاصدق هذه الاتهامات البلهاء |
Parmağın da tetikteyken, vur işte! | Open Subtitles | لكن ليس لدينا دليل واحد عليك لذا اقتلنى... |
Kendisinin suçluluğunu ispat edecek kesin bir kanıt sunulamadı. | Open Subtitles | الولاية ليس لها دليل واحد مقنع |
- Küçük bir kanıt sunun. Kim dedi bunu? | Open Subtitles | تقديم دليل واحد من قال هذا؟ |
Adam'ın atamayacağı bir kanıt var. | Open Subtitles | هناك دليل واحد (لا يمكن أن يتخلص منه (آدم |
İnkâr edilemeyecek bir kanıt var! | Open Subtitles | هناك دليل واحد لايمكن نفيه |
Sophie Giroux'nun kayboluşunda tek bir kanıt vardı. | Open Subtitles | (اثناء اختفاء (صوفي جيرو كان هنالك دليل واحد |
bir kanıt daha var. | Open Subtitles | " متبقي دليل واحد .. |
Burada bu kadar saçmalık var ve nereye saklandığına dair Bir ipucu yok. | Open Subtitles | كل هذه التفاهات ولا يوجد دليل واحد لمكان إجتجازه |
Yerel yetkililer, en ufak Bir ipucu bile bulamadı. | Open Subtitles | "لم تستطع السلطات المحلية إيجاد دليل واحد." |
- Bir ipucu ver, bir tane. | Open Subtitles | أعطني دليل واحد لا .. |
Bir ipucu diğerine götürüyor. | Open Subtitles | دليل واحد يقود إلى الآخر |
Bana onun hikayesine uymayan tek bir delil ver. | Open Subtitles | أعطتني و لو جزء من دليل واحد لا يدعم قصته |
Onu ofisinde olduğuma veya öldürülesiyle ilgili olduğuma dair bir delil gösterin. | Open Subtitles | ليس هُناك دليل واحد أنّي كنتُ في مكتبها، أو أنّي كنتُ مُتورّطاً في وفاتها. |
Yahu elinde en ufak bir delil yokken, neyi neyle ispat edeceksin. | Open Subtitles | بدون دليل واحد... ... ما أنت ذاهب إلى إثبات؟ |
Parmağın da tetikteyken, vur işte! Tabutuna bir çentik daha! | Open Subtitles | لكن ليس لدينا دليل واحد عليك لذا اقتلنى... |