Zamanla ilk robot, daha fazla fırın-robot üretmek için kendini çoğalttı. | TED | عبر الزمان، قام الأصل بنسخ ذاتي ليقوم بإنتاج أفران آلية متطابقة. |
Evet, ani bir kendini yok etme isteği. Bir kitap yazmak istiyorum. | Open Subtitles | نعم، إنه تدمير ذاتي حقيقي ..أنا أريد أن أكتب كتاب, لذا أنا |
Zekana saygım var... Budoğruydu,benikader St. John'a getirmişti. Vebanabaktı, kendimi kanıtlama şansı verdi. | Open Subtitles | صحيح أن القدر أرسلني إليه واعتنى بي وأعطاني الفرصة لأثبت نفسي وأحقق ذاتي |
Ama dahası, robot yapmaya merak saldım ve kendi kendime donanım öğrenmeye çalıştım. | TED | لكن علاوة على ذلك بدأ اهتمامي بصناعة الروبوتات وكانت لدي رغبة لأتعلم بشكل ذاتي عن الروبوت |
Aynı zamanda fazlasıyla kendi kendine öğrenen biriydi ve her şey gibi bunu da gösterişli bir şekilde yaptı. | TED | كما كان متعلم ذاتي من الدرجة القصوى، ومثل كل شيء آخر، أنه فعل ذلك بأسلوب ضخم. |
Bir anomaliydim. Ve benliğim, tanım bulmak için deli gibi aranıyordu ve dahil olmaya çalışıyordu. | TED | كنت اللامعتاد. وكانت ذاتي تبحث باضطراد عن تعريف وتحاول الانسجام. |
Ve öğrenme, büyük ihtimalle kendi kendini düzenleyen bir sistemdir. | TED | والتعليم من المرجح أنه نظام تنظيم ذاتي. |
Mizah varsayımlarımız üzerine bizi düşündürür ve kendini yansıtır. | TED | للدعابة انعاكس ذاتي. وتجعلنا نفكر في افتراضاتنا. |
Bu ilk kendi kendini temizleyen kuru yapıştırıcının dizaynına ilham kaynağı olmuştur -- patentini aldık ve bunu söylemekten mutluluk duyuyoruz. | TED | وقد كان هذا مصدر إلهام لتصميم أول لاصق تنظيف ذاتي جاف وقد اصدرنا براءة الإختراع، ونحن سعداء بذلك. |
Tartıştığım durum, yükselen ekonomik eşitsizliklerin aptalca ve nihayetinde kendi kendini engellemek olduğudur. | TED | ما أناقشه هو ارتفاع اللامساواة الاقتصادية إنه غباء وتدمير ذاتي غير محدود. |
Bir süre yalnız kalmam gerektiğini söyledi kendimi bulup keşfetmem için. | Open Subtitles | وقال أنني أحتاج أن أقضي بعض الوقت لوحدي وأن أكتشف ذاتي |
Dördüncüsü: Keşke kendimi gerçekten istediğim gibi ifade edecek cesareti kendimde bulabilseydim. | TED | الرابع: أتمنى لو أنها كانت لدي الشجاعة للتعبير عن ذاتي. |
Tekrar hareket halinde olmak istiyordum, kendimi kurtarıp dünyaya geri dönmek istiyordum. | TED | أردت أن أتحرك مجددًا حتى أدرك كيف تسببت في إخفاق ذاتي وحتى أخوض مجددًا في غمار الحياة. |
Bu şapka kendime olan saygımı yokediyor ve hala nöbet geçirmedim. | Open Subtitles | هذه القبعة تهدم إحترامي ذاتي ولم تحدث نوبة |
Son zamanlarda kendime bakış açımı değiştiren bir an yaşadım şükürler olsun ki bunun için Ashram'a gitmem gerekmedi. | Open Subtitles | اكتشفت ذاتي في الآونة الأخيرة من منظور بعيد ولكن حمداً لله لم اضطر للذهاب إلى معتزل ديني من أجل ذلك |
Bu benim işimin bir bölümü, kendi kendine kendisini kopyalayan sistemleri nasıl yapılacağı ile ilgili. | TED | إذن، هذه بعض أعمالي حول كيف تنتج نظام تكرار ذاتي مستقل. |
kendi kendine bu kadar hayal kurma. | Open Subtitles | توقّف من أنْ تَكُونَ معقّد ذاتي لدقيقةِ واحدة. |
Benim benliğim, ötekilikle tanımlanır hale gelmişti; bu da şu anlama geliyordu: O sosyal dünyada ben aslında yoktum. | TED | ذاتي أصبحت معرفة بالآخرين، الأمر الذي عنى، أني ليس لي وجود، في العالم الاجتماعي. |
Demek istediğim Öz farkındalık homosafiyenleri ayıran bir özellik, insanlığın bir önceki örneklerinden. | TED | أعني أنه وعي ذاتي الذي يفرق بين الإنسان العاقل عن مثيله البدائي من البشرية. |
Otobüslerden, gürültüden on galonluk kafamın içindeki değişmez hayal kırıklıklarımdan ve kendimden uzaktık. | Open Subtitles | و بعيدة كفاية، عن رأسي ذا العشر غالونات و من ذاتي |
Bullock'un Farnum'u dövmesi, daha çok Kişisel bir olay gibiydi. | Open Subtitles | يبدوا ضرب " بولوك " له تعبير لشعور خاص ذاتي |
Yani, ya kendimle barışık olacaktım ya da mutlu. | Open Subtitles | ولقد كان إما التعايش مع ذاتي أو.. أن أكون سعيداً |
Oh güzel, hayır, O benim ilahım sanıyordum. | Open Subtitles | كلا ,اعتقدت ان هذه هي ذاتي الأخرى |
ultra-esnek, otomatik bir logistik ağı. | TED | إنها شبكة فائقة المرونة، ذات تخطيط ذاتي. |
Sivil Muhafızlara özerklik kazandırmak için... | Open Subtitles | استعادة حكم ذاتي معين للحرس المدني |
Yüzde 100 otonom olarak yaklaşık 50 kilometre, bir buçuk saat yol aldı. | TED | هذا تحكم ذاتي بنسبة 100%، على مسافة نحو 33 ميلًا، طوال ساعة ونصف |