Sizinle çok önemli bir konu hakkında konuşmaya geldim. | Open Subtitles | جِئتُ للكَلام معك حول مسألة ذات أهمية كبيرةِ. |
Kadına çok önemli bir görev vermişler.... | Open Subtitles | هي أسندت إليها مهمة ذات أهمية كبيرة جداً |
Görünüşe göre, seninle görüşmek istediği çok önemli bir konusu var. | Open Subtitles | و يبدو أن لديه مسألة ذات أهمية كبيرة يريد أن يناقشها معك |
Gördüğünüz gibi daha sönük olan yıldızlar merkezde toplanmış. Bu yıldızlar çok önemli. | Open Subtitles | نحن نرى نجوماُ تبدو أكثر شحوباً نحو المنتصف لهذه النجوم ذات أهمية بالغة |
Ve bunlar büyük milli öneme sahip konuları tartışmışlardı. | TED | ولقد ناقشوا أشياء ذات أهمية وطنية عظيمة. |
Bir şey yokmuş gibi davranmalıyız. Orayla ilgilenirsek, goriller barakanın bizim için önemli olduğunu anlar. | Open Subtitles | يجب أن نتجاهل الأمر , لو أظهرنا إهتمامنا سيعلم الألمان أن هذا الكوخ ذات أهمية |
Eski uygarlıklar bize büyük önem taşıyan bir mesaj göndermekte. | Open Subtitles | ترُسل لنا حضاراتنا القديمة رسالة ذات أهمية بالغة |
Kral çok önemli bir konuda sizi istiyor. | Open Subtitles | الملك يطلب حضوركَ في مسألة ذات أهمية كبرى. |
Doğrudan başkandan aldığımız çok önemli bir görev üzerindeyiz. | Open Subtitles | سيدي نحن في مهمة ذات أهمية بالغة بأمر مباشر من الرئيس |
Athos önemli bir görevi yerine getirmek için izin alıyor sadece. | Open Subtitles | سيأخذ أثوس إجازة من أجل إنجاز مهمة ذات أهمية كبيرة. |
Sen anlamazsın ama çok önemli bir iş üzerindeydim. | Open Subtitles | الآن ، ما كُنتِ لتتفهمين ذلك الأمر لكني كُنت أتعامل مع أمور ذات أهمية كبيرة |
Tek söyleyebileceğim kozmik derecede önemli bir olayla uğraştığım. | Open Subtitles | نظرة، كل ما أستطيع أن أقوله لكم هو أتعامل مع مسألة ذات أهمية كونية |
İnsanların sadece üzerinde yüksek bir kontrol gücü olduğunu hissettikleri çok önemli bir sorunda sürekli ve kararlı bir eylem yapması gerçekten doğru mu? | TED | هل هؤلاء الأشخاص سيحاولون الصمود واتخاذ عمل حثيث لمواجهة أمور ذات أهمية قصوى حين يشعرون أن لديهم تحكمًا بالأمور إلى درجة كبيرة؟ |
K'tano bana çok önemli bir görev verdi. | Open Subtitles | كتانو أعطاني مهمة ذات أهمية كبيرة |
Covenant çok önemli bir paketi ele geçirdi. | Open Subtitles | "العهد"، إستولى على حزمة ذات أهمية عالية. |
önemli bir şey kayıp değil. İç çamaşırım... | Open Subtitles | لا شيء ذات أهمية ملابسي الداخلية |
Veri görüntüleme gibi şeylere başladığımız için bu çok önemli olacak. | TED | الآن ستكون الأمور ذات أهمية كبيرة لأننا وصلنا إلى بداية أشياء مثل عرض البيانات. |
Bu, onun zihniyetini anlamamıza imkan veren tarihi öneme sahip, son derece değerli bir dokümandır. | Open Subtitles | إنها وثيقة رائعة ذات أهمية تاريخية عظيمة تـُعطينا فهماً لعقليته |
Şey, asıl korkutucu olan, 10 yıl senin için önemli olduğunu... düşündüğün birşeyin peşinde koşmak... | Open Subtitles | كم هو شيء مخيف أن تقضي هذه السنوات العشر تركض وراء أشياء كنت تعتقد أنها ذات أهمية |
Çok büyük önem taşıyan bir konuda seninle görüşmek istiyorum. | Open Subtitles | أود أن أتحدث إليكي عن مسألة ذات أهمية خطيرة |