Gençliğinde, Beagle Deniz yolculuğu sırasında bile Darwin hala dünyanın ve dünyadaki her şeyin tanrı tarafından yaratıldığına inanıyordu. | Open Subtitles | وهو شاب، خلال رحلته على متن سفينة البيغل.. كان داروين لايزال مؤمنا بأن الله خلق العالم بكل ما فيه. |
Sonuçta o da Truva savaşına gitti, ve canı eve gitmek hiç çekmediği için, yapabildiği kadar yolculuk yapmaya devam etti. | Open Subtitles | ربما جعل رحلته تتوه لأنه لا يريد أن يعود |
Nasıl çalıştığını anlamak için, sesin kulağa olan yolculuğunu takip edebiliriz. | TED | لفهم كيفية عمل ذلك، يمكننا تتبع صوتٍ ما في رحلته إلى داخل الأذن. |
Bu fotoğraf yumurtadan yeni çıkmış, uzun ve tehlikeli yolculuğuna başlarken, tuzlu suyu ilk kez tatmak üzere olan bir yavruyu gösteriyor. | TED | وهذا هو صورة تظهر هذه السلحفة الصغيرة على وشك ان يتذوق طعم المياه المالحة للمرة الأولى لكي يبدأ رحلته الطويلة والمحفوفة بالمخاطر. |
Eğer bir araba için, Colombus'un Amerika'ya ilk seyahatinden daha fazla para ödüyorsanız işte bu politikadır. | Open Subtitles | عندما يزيد ما تنفقه في سيارة ـ ـ ـ ـ ـ ـ على ما أنفقه كولومبوس في رحلته لأمريكا هذه هيَ السياسة |
Gene, Billy'e oryantasyon uçuşu için yardımcı olur musun? Tabii. İster misin? | Open Subtitles | خذ بيلي في رحلته التنويرية حسنا هل أنت معي؟ |
Onu geri getirmeye karar verirsen, yolculuğunun kolay olmayacağını bil. | Open Subtitles | إذا قررتي اعادته أعلمي تماما أن رحلته لن تكون سهلة |
Ve TED'de kazandığım bir gezi sırasında Galapagos'ta tanıştığım Mike, kanserle yolculuğu sırasındaki notları tarih sırasına göre sanal dünyaya bırakıyor. | TED | ومايك، الذي ألتقيته في جالاباقوس، الرحلة التي فزت بها في TED يترك مذكرات في الإنترنت حيث يؤرخ رحلته مع مرض السرطان |
Yazık Slyvain burada değil. Onun yelken yolculuğu bugüne ertelendi. | Open Subtitles | أمر مؤسف أن سيلفان ليس هنا رحلته البحرية تغير موعدها إلى اليوم |
Öncüler arasındaki Yüzbaşı Robert Walton Kuzey Kutbu'na varmayı kafasına takmıştı. Ama yolculuğu bir öykü ortaya çıkardı. | Open Subtitles | وكجائزة قرب نهاية رحلته أكتشف قصة تضع الرعب في قلب من يخاطر إلي المجهول |
Şoförün, yolculuk sırasında sadece bir kez... | Open Subtitles | سائق الشاحنه أخبرنا أنه توقف فى مكان واحد خلال رحلته |
Bu mezarın derinliklerinde kralın bir hizmetkarı ebediyete yolculuk için bekliyor. | Open Subtitles | هنا في أعماق قبرة خادم الملك ينتظر النداء لعرض رحلته إلى الخلود |
Bütün yolculuğunu bu vasiyet için harcadığını düşünecek olursak ekspres bir trendeydi ve... | Open Subtitles | وهذا يؤكد ان كامل رحلته كان مشغولا بكتابة الوصية, |
Kennedy Teksas yolculuğunu eylülde duyuruyor. | Open Subtitles | كينيدي يعلن عن رحلته إلى تكساس في سبتمبر |
Her ikisinin de iyiliği için bu küçük maymunun bağımsızlık yolculuğuna başlaması gerek. | Open Subtitles | ،من أجل مصلحتهما على هذا القرد الصغير أن يبدأ رحلته نحو الاستقلال |
Cancun seyahatinden çektiği resimleri gördüm. | Open Subtitles | لأني رأيت بعض الصور التي التقطها هناك في رحلته |
Uçağa binecekti, ama işi çıkmış uçuşu iptal etti. | Open Subtitles | كان سيأتي ،، لكن طرأ أمرٌ ما بشأنِ العمل، لذا ألغى رحلته. |
Hatırladığım kadarıyla biz bunu yolculuğunun ileri aşamasında bulduk. | TED | على ما أذكر، وجدنا أنه تأخر للغاية في رحلته نحونا. |
Dünya tarihindeki en büyük hayvan olan Mavi Balina da yola koyulmuş. | Open Subtitles | الحوت الأزرق، أضخم مخلوق في التاريخ على كوكبنا، يغدو في رحلته أيضاً |
İzin verirsen Cavalli'yi arayıp seyahatini ertelemesini söyleyeyim. | Open Subtitles | هلا تعذرني اريد ان اتكلم مع كافالي ؤاجل رحلته |
Ve yeni doğan yavru da, sürünün su arayışındaki bu uzun yolculuğunda annesine ayak uydurmak zorunda. | Open Subtitles | والعجل حديث الولادة عليه ملازمة امه بينما يُواصل القطيع رحلته الطويلة سعياً وراء الماء. |
Sanki biri onu soyar ya. Uçağı ne zaman? Cuma. | Open Subtitles | كما لو أن احدا سيفعل ذلك متى رحلته |
Her biri bu yolculuğa bir gönül yarasından çıkıyor. | Open Subtitles | كل من ينطلق في رحلته كشخص مخلص يذرف الدمع من أجل طلب المساعدة |
Alerji yapacak hiçbir şeyi yok. Hasta da değil. Sadece gezisini kaçırdı. | Open Subtitles | لكنه لم يسمم اى شئ، هو حتى ليس مريضاً فقط تخلف عن رحلته الميدانية |
Başkanla beraber Londra seyahatine gideceğini sanmıştım. | Open Subtitles | كنت أتوقع أن أجدك مع الرئيس في رحلته إلى (لندن) لا، إنهم يحتاجونني هنا |
Bundan 3 yıl önce Harry Grey'in metresi yolculukta ona eşlik etmek için geldi. | Open Subtitles | في هذه النقطة منذ ثلاث سنوات، عشيقة هاري جاري وصلت لترافقه في رحلته. |