| Ona Stephen Hawking'in araştırmacı gazetecilik yazısı yazmasının ne kadar sürdüğünü sandığını sordum. | Open Subtitles | سألته عن الوقت الذي ظنّ أنّه تطلّب ستيفين هاوكين لكتابة مقال تحقيقٍ صحفيّ. |
| Bu Alfred Gonzalez. Bu Stephen Watt. | TED | هذا هو الفريد جونزاليس. وهذا ستيفين وات |
| Meslektaşım Stephen Suomi, maymunları iki farklı şekilde yetiştiriyor: Maymunu anneden rastgele ayırıp bir bakıcıyla yetiştiriyor, vekil annelik koşullarıyla. | TED | كان زميلي، ستيفين سومي، يربّي القِردّة بطريقتين مختلفتين: يفصل القردة عن أمها بطريقة عشوائية ويربّيها بمساعدة مربية وظروف أمومة بديلة. |
| Bayanlar baylar, Stephen Ryan Parker`a bakın. | Open Subtitles | سيداتى وسادتى دعونا نسمع ستيفين رايان باركر |
| Kurbanımızın borsa simsarı olduğunu dikkate alırsak Acar Tüccar büyük ihtimalle Stephen Bremen. | Open Subtitles | "هذا يدلنا على أنه كان "تاجر العقود "روفتريدر" ربما كان ضحيتنا "ستيفين بريمين" |
| Einstein bekleme. Ve sen de Stephen Hawking, öyle mi? | Open Subtitles | ـ لكن لا تتوقع أن يكون آينشتاين ـ وهل أنت ستيفين هاوكينغ إذاً ؟ |
| Bir anda Stephen'ın patronu olan adam aynı zamanda rehin bıraktığın Baylin'in yüzüğüne de sahip. | Open Subtitles | الرجل الذي يكون رئيس ستيفين والذي حدث بحوزته الخاتم خاتم بايلين الذي رهنته |
| Stephen'ı kandırmak hoşuma gitmiyordu ama Declan haklıydı. | Open Subtitles | لا احب ازعاج ستيفين لكن داكلين كان محقا ً |
| Stephen buradaki işinden bahsetti mi bilmiyorum ama C.I.R. üzerinde çalışıyor. | Open Subtitles | لا اعرف ان اخبرك ستيفين بالمزيد حول الذي كان يفعله هنا لكنه يعمل على سي آي آر |
| - Stephen, bir yere varmaya çalışıyorum. - Neymiş o? | Open Subtitles | ستيفين , انا احاول معرفة الأمر - الذي هو ؟ |
| Aileden sakladığımız sırrı Stephen'a anlatmak için iznini istemeye gelmiştim. | Open Subtitles | لقد جئت هنا لأطلب منك السماح بإخبار ستيفين حول السر الذي أخفيناه عن العائلة |
| Ve Senatör Stephen Douglas savını açıklamıştı, | Open Subtitles | عندما السيناتور ستيفين دوجلاس اثار القضية |
| Alınma, Stephen, ama NSA eliptik 384 bitlik modül sistemimi kırmak için çok uğraştı. | Open Subtitles | بدون إهانة , ستيفين , لكن ناسا ستواجه صعوبة في كسر الإيجاز الفرعي , بإنحناء نظام نوع 384 مع تشفيرة 256 بت |
| Gitmeliyiz. Stephen'ın mesaisi bitmek üzere. | Open Subtitles | يجب أن نذهب , ساعات استراحة ستيفين ستنتهي قريباً |
| Eminim Stephen Trager bana çok şey öğretir. | Open Subtitles | متأكدة بأن ستيفين تراغير يستطيع تعليمي الكثير |
| Stephen DeBell, Richard Murray ve Simon Cooper. | Open Subtitles | ,ستيفين دي بيل ريتشارد موري, و سايمون كوبر |
| Craig Bartholomew'le onların ailesi ve çocuklarıyla bir de Stephen Segerman ile tanıştık. | Open Subtitles | قابلنا كرايج بارثالمو وعائلاتهم وأطفالهم . و ستيفين سيقرمان |
| Aklıma gelen tek şey Stephen'dan ilaç aldığın bu da sadece senin sağlığını riske atmakla kalmaz, onunkini de atar. | Open Subtitles | أستطيع الإفتراض أنك تأخذين الأدوية من، ستيفين و هذا ليس فقط يضع صحتك في خطر، بل صحته هو أيضاً |
| Steve Weinstein, Perimeter Enstitüsü'nde bir bilimadamı, bunun doğru olabileceğini ve başka harika bir gizemin çözümü olabileceğini düşünüyor -- kuantum belirsizliği bilmecesinin. | Open Subtitles | ستيفين وينستين - هو عالم من معهد بيريمبن - يعتقد بإمكانية صحة ذلك |
| Melander Stevens'ın hayatını kendi ellerimle mahvetmek istiyorum. | Open Subtitles | اريد ان ادمر مليندر ستيفين بيدى العاريتين |
| - Steven ders çalışacak. Onu rahatsız etmeyin. | Open Subtitles | - إيريك, ستيفين يدرس, لا تزعجه |
| Stephan Hawking tarafından 1974 yılında keşfedilen bu hadise, kara deliklerin yavaş yavaş buharlaştığını göstermektedir. | TED | بعد أن اكتشفها ستيفين هوكنغ في 1974، تكشف هذه الظاهرة أن الثقوب السوداء تأخذ تدريجيًا في التبخُر. |
| Aslında benim hatam, Steven'ın değil. | Open Subtitles | فى الواقع ، انه خطأى ليس خطأ ستيفين |