Yaklaşık 25 yıl önce Alpler'de tek başına kayak yapmaya giden genç bir adam varmış. | Open Subtitles | قبل 25 عاما مضت كان هناك شاب يافع ذهب للتزلج وحيداً على جبال الألب |
Irak'ta öldürülen, birinci sınıf genç bir asker var. | Open Subtitles | لقد كان هناك درجة أولى خاص قتل في العراق، شاب يافع |
Confessor'e olan aşkına gelirsek, o da diğerleri gibi genç bir adam. | Open Subtitles | اما بالنسبة لحبة للمؤمنه فهو شاب يافع كاي شاب اخر. |
Genelevde genç bir adamla tanıştım. | Open Subtitles | انت تعلم , لقد قابلت شاب يافع في بيت الدعارة |
Sen ihtiyaçları olan bir delikanlısın. | Open Subtitles | أنت شاب يافع له احتياجات |
Ama artık genç bir delikanlısın ve... | Open Subtitles | - لكن الان بما أنك شاب يافع |
İmparatorluğun bölünmesini engellemek için, ki bu daha önceki Türk devletlerinde ve İslam dünyasında vuku bulmuştur, genç bir adam babasının ölümünden sonra sultan olduğu zaman diğer bütün kardeşleri yok etmek zorundadır. | Open Subtitles | ولمنع الإمبراطورية من الإنقسام كما حدث ذلك سابقا فى سلالات تركية أخرى تحكم العالم الإسلامى عندما أصبح شاب يافع فى الحكم بعد موت أبيه |
Bu çok zekice bir cümle genç bir beyinden gelen. | Open Subtitles | تلك كلمات حكيمة تأتي من شاب يافع. |
O artık genç bir adam ve babasına ihtiyaç duyuyor. | Open Subtitles | إنه شاب يافع الآن ويحتاج لوالده |
Kadife ceketli, koyu saçlı, genç bir adam. | Open Subtitles | شاب يافع ، ذو شعرٍ داكن ومعطف كُدري. |
Michael genç bir adam. | TED | ميشيل هو شاب يافع |
Paul adlı bir arkadaşım, 70'li yaşlarının sonlarındaydı ancak kendisini büyük bir tersliği olan genç bir erkek gibi hissederdi. | TED | اعتاد أن يقول صديقي (بول) وهو في أواخر السبعينيات من عمره بأنه شعر مثل شاب يافع مع وجود شيء خاطىء في الواقع. |
Senin hatan değil. genç bir erkeksin. | Open Subtitles | إنه ليس خطأك, انت شاب يافع. |