Eften püften karakterlerini değil de yapılan promosyonu suçluyor olabilir. | Open Subtitles | ربما هو يلقي اللوم على التسويق بدلاً من ضعف شخصياته |
Bir üçgen çiziyor ve karakterlerini tavanda izliyor. | Open Subtitles | وشاهد شخصياته يستعرضون عبر السقف |
Çoklu kişilikleri ortaya çıkıyor çünkü bir şeyleri kurtarmaya çalışıyor. | Open Subtitles | شخصياته المتعددة بدأت لأنه يحاول إنقاذ شيء ما |
Bir yazarın bakış açısından bakınca Cha Do Hyun seninle şahsen görüşemediği için onun yerine diğer kişilikleri etrafında dolanıyor gibi gelmiyor mu? | Open Subtitles | مما اراه ككاتب بما ان تشا دو هيون لايمكنه مقابلتكِ بشكل مميز الايبدو ان شخصياته تتمركز من حولكِ عوضاً عنه ؟ |
Bu gece kişiliklerinden biriyle tanıştın, Edward dört yıl önce cinayetleri o işlemişti. | Open Subtitles | إجتمعت بأحدى شخصياته الليلة إرتكبت تلك جرائم القتل قبل أربعة سنوات |
Çünkü sen Edward onun kişiliklerinden birisin. | Open Subtitles | لأنك إدوارد أحد شخصياته |
Tıpkı gerçek hayattaki gibi Cervantes, romanının başarısını karakterlerinin dünyasına dâhil etti. | TED | وكما في الحياة الواقعية، ضم سيرفانتس نجاح روايته إلى عالم شخصياته الخيالية. |
O karakterlerini ayıplamaz. | Open Subtitles | لا يدين شخصياته. |
Aynen öyle. Bütün kişilikleri arasında en baskın olanı Lu Kim'di. | Open Subtitles | (لو كيم) كان أقوى شخصياته المتعددة |
Aldığımız bilgilere göre kişiliklerinden biri, çalıştığı Philadelphia Hayvanat Bahçesi'nde bulunan hayvanların bir karışımı. | Open Subtitles | فالتقارير تشير حتى أن واحدة من شخصياته مزيج من الحيوانات المختلفة في حديقة حيوانات (فيلادلفيا)، حيث كان يعمل. |
Belki de Chaucer şatafatlı karakterlerinin içinde öyle kayboldu ki, bir kazanan seçmeyi erteledi - veya belki de her karakteri öyle sevdi ki, bir seçim yapamadı. | TED | من المحتمل أن شاوسر كان مستغرقاً جداً في تطريز شخصياته إلى حد جعله يؤجّل اختيار فائز. أو ربما كان مولعاً بكل الشخصيات وعاجزاً عن الاختيار. |