Ve bunu başaramayınca, Tel Aviv'den yükselen komplo teorileri hakkında konuşmaya başladılar. Amaçları Arap dünyasını bölmekti. | TED | وعندما فشلوا، شرعوا في الحديث عن المؤامرات التي تحاك في تل أبيب وواشنطن لتقسيم العالم العربي. |
Yarıştaki erkekler ne kadar fazla oy toplandığını görünce, mucizelerin mucizesi, cinsiyet eşitliğinin gerekliliğinden bahsetmeye başladılar. | TED | وعندما رأى الرجال في السباق كم من الأصوات جذبنا، العجب العجاب، شرعوا في الحديث عن الحاجة لمعالجة المساواة بين الجنسين. |
Tang hanedanlığı zamanında acemi asker olarak küçük çocukları kaçırıp beyinlerini yıkamaya başladılar. | Open Subtitles | خلال عهد أسرة تانغ شرعوا في خطف وغسل أدمغة الأطفال الصغار والجدد |
Sonra genetiğinde mutant olmayanları fakat nihayetinde mutant çocukları veya torunları olacakları da belirlemeye başladılar. | Open Subtitles | ثم شرعوا في تحديد لا نسل متحولة، الذي من شأنه أن تلد الأطفال متحولة، والأحفاد المسوخ. |
Çoktan Londra'da kanalizasyon yapım çalışmalarını başlatmışlardı ve hemen bu salgın ile ilgilenmeye başladılar ve herkese sularını kaynatmalarını söylediler. | TED | وبالفعل كانوا قد شرعوا في بناء البالوعات في لندن, وبدأوا في الحال في إحتواء إنتشار المرض وقاموا بتقديم النصح بأن يشرع أى شخص بغلي الماء قبيل شربها. |
Sonra gözü yaşlı akrabaları getirmeye başladılar. | Open Subtitles | ومن ثمّ شرعوا بإحضار الأقارب المنتحبين |
Ne yapabilecekleri üzerinde çalışmaya başladılar. | TED | بل شرعوا في فعل ما بمقدورهم. |
Ateş etmeye başladılar. Neden? | Open Subtitles | شرعوا بإطلاق النار، لماذا؟ |
Elena'nın evini yıkmaya başladılar bugün. | Open Subtitles | لقد شرعوا في هدم منزل (إلينا) اليوم |