Shelly ne zaman birini bulsa her şeyi cinselliğe alet ediyor. | Open Subtitles | الرجل، عندما شيلي يَحْصلُ على بَعْض العملِ، يَجْعلُ كُلّ شيءَ جنسيَ. |
Ve kapılardan ve pencerelerden sızacak içeri ve insanları içine çekecek Yolundaki her şeyi yiyip bitirecek. | Open Subtitles | و قد كانت تتسرّبُ إلى النوافذِ و الأبوابِ وتبتلعُ الناسَ. و تَأْكلُ كُلّ شيءَ في طريقِها. |
Her şeyi biliyoruz, ama hiç bir şeyi kanıtlayamıyoruz. | Open Subtitles | نَعْرفُ كُلّ شيءَ. لا يُمْكِنُ أَنْ نُثبتَ شيءَ. |
Orası yatak odası. Ama orada hiç bir şey olmadı. | Open Subtitles | تلك غرفةُ النوم، لكن لا شيءَ حَدثَ أبداً في هناك. |
Oraya girmeden size bir şey söylemem gerek. - Eddie? | Open Subtitles | يَجِبُ أَنْ أُخبرَك شيءَ يا رجالِ قَبْلَ أَنْ نَدْخلُ هناك. |
Neyse, yüce Tanrı bu haritayı yolumuza çıkardı. Kesin bir şeyler buluruz. | Open Subtitles | لقد وَضعَ الله هذه الخريطةِ في طريقِنا، أَعتقدُ بأنّنا سَنَجِدُ شيءَ ما. |
Alevler içindeyken her şeyi unutursun. | Open Subtitles | أنت يُمْكِنُ أَنْ تَنْسي كُلّ شيءَ بينما تَحترقُ. |
Bugünlerde bu çocuklar her şeyi çıkarıveriyor. | Open Subtitles | في الوقت الحاضر، هؤلاء الأطفالِ، يَأْخذونَ كُلّ شيءَ. |
Londra'daki annemi arayacağız ve her şeyi dinleteceğiz. | Open Subtitles | هنكلم أمَّي في لندن و نخليها تَسْمعُ كُلّ شيءَ. |
Kan testinden önce, sana her şeyi anlatmalıyım. | Open Subtitles | قبل فحصِ الدَمّ، يَجِبُ أَنْ أُخبرَك بكُلّ شيءَ. |
Niye herkese her şeyi açıklamak zorundayım ki? | Open Subtitles | يَجِبُ أَنْ أوضح كُلّ شيءَ إلى كُلّ شخصِ؟ لأنني أحضرتك معي |
İkiniz birlikte, her şeyi hem gördünüz, hem de duydunuz. | Open Subtitles | بينكما أنتم الإثنين . أنت رَأيتَ وسَمعتَ كُلّ شيءَ. |
Patronu her şeyi bildiğini sanıyor ve Georg'un yerini alacağını sanıp korkuyor. | Open Subtitles | ويعتقدُ بأنّه يعرف كُلّ شيءَ فجعل جورج الذي قَدْ يَحْلُّ محله |
Ne zaman vitrinde güzel bir şey görsem nasıl göründüğümü hatırlayıp "imkânsız" diyorum. | Open Subtitles | كُلَّ مَرَّةٍ أَرى شيءَ لطيفَ في النافذةِ، أَتذكّرُ كَمْ أَنْظرُ وأعتقد لا طريقَ. |
Çok üzgünüm efendim. Ve söz veriyorum bir daha böyle bir şey olmayacak. | Open Subtitles | أنا آسِفٌ جِداً سيدي، و أُؤكِدُ لكَ أن لا شيءَ كهذا سيَحصَل ثانيَةً |
Sana bir şey söyleyeceğim ve beni dikkatle dinlemeni istiyorum. | Open Subtitles | سَأَقُولُ شيءَ إليك , وأنا أُريدُك أَنْ تَستمعَ بعناية جداً. |
Böylece karıma bir şey olursa seni ararım. - Sanmıyorum. | Open Subtitles | بهذ الطريقِه، إذا حْدث شيءَ إلى زوجتِي، .يُمْكِن أَنْ أُخابرَك |
Küçük bir şey verirseniz, biz de sizi bulamadığımızı her zaman söylebiliriz. | Open Subtitles | إذا تَعطينا شيءَ صغيرَ، نحن يُمْكِنُ أَنْ نَقُولَ دائماً بأنّنا لَمْ نَجدْك. |
Dana onunla değilse bile, Sherry en azından bir şeyler biliyor olmalı. | Open Subtitles | إذا دانا لَيسَ مَع ها، الشيري يَجِبُ أَنْ يَعْرفَ شيءَ على الأقل. |
Burada her şeyin yürümesini sağlayan bir şey de hükümetin insanlardan korkuyor olması. | Open Subtitles | إحدى الأشياءِ الذي يَبقي كُلّ شيءَ يَرْكضُ هنا تلك الحكومةِ خائف من الناسِ. |
Bak, ne hârikulade bir tasarım... hiçbir şey hissetmemize izin vermiyor. | Open Subtitles | كما ترى، مثل هذا التصميمِ الرائعِ يجعلنا لا نَحسُّ بأي شيءَ |
Size gümüş birşeyler gösterebilirim. | Open Subtitles | يُمْكِنُني أَنْ أُريكِ شيءَ لونه فضي يمكن ان يؤدي الغرض |
Bir şeyden kurtulmaya çalışıyorsan, annenin bisküvileri gibisini bulamazsın. | Open Subtitles | حَسناً، هناك لا شيء مثل إحدى بسكويتِ أُمِّ الكبيرِ إذا أنت تُحاربُ شيءَ مِنْ. |
Zeki insanlar ve manavlar, herşeyi tartar. | Open Subtitles | الناس والبقالون الأذكياء، أنهم يَزنونَ كُلّ شيءَ. |
Bana gururlu olmayı... öğretti. | Open Subtitles | أعطاَني شيءَ أنا لَمْ اكن ممكنا ان اعيش بدونه الفخر في نفسي. |
Belki tüm bunlar tesadüf olabilir ama kesin bir şey var. | Open Subtitles | الآن لَرُبَّمَا كُلّ هذا صدفةُ لكن شيءَ واحد بالتأكيد |