Sepet örme ya da kadın hakları gibi gereksiz dersleri. | Open Subtitles | شيء لا طائل منه، مثل سلة النسيج أو المرأة الدراسات؟ |
Bir siyasetçi için çok zor, çünkü birçok insan hayatının boşuna kaybedildiğinden korkarsınız. | TED | انه أمرٌ صعب حتى بالنسبة للسياسيين لأنه إن تم ذلك .. فسوف يعي العالم ان العديد من الارواح هدرت دون طائل |
Mutluluğunu paylaşabileceğin kimse yoksa bir işe yaramaz. | Open Subtitles | الرحلة لا طائل منها إن ليس لدينا شخص لنتفاخر |
İtalyanca konuşmaya çalışman pek işe yaramıyor, Merton. | Open Subtitles | لا يوجد طائل من محاولتك التحدث بالإيطالية يا ميرتون |
Yani buna boş çaba demek bile fazla. | Open Subtitles | أعني أنّ المركبة ليست مؤهّلة حتّى إنّها بلا طائل |
Beyazları korkutabilirsin ama bir Apaçi için boşa çaba olur. | Open Subtitles | حسنة لإخافة البيض ولكنها بلا طائل بالنسبة لهندي |
anlamsız ve rastgele veri üzerinde yapılan gereksiz bir uygulama. | Open Subtitles | محاولة لا طائل منها أن ترتّب معطيات عشوائية وغير مفهومة. |
Hiç bir anlamı yok bunun, Bizi çıldırtmak için yaptırıyorlar. | Open Subtitles | عمل بلا معنى, ولا طائل منه إنهم يفعلون هذا ليدفعوننا إلى الجنون |
nafile. Cristal, zamanının gelmediğini söyledi. | Open Subtitles | هذا لا طائل منه, كرستل قالت ان هذا ليس وقته |
Tıpkı o kadın gibi amaçsız bir gaye uğruna darağacına gitmeye hazırsın. | Open Subtitles | نحن مثل تلك المرأة، مستعدين للذهاب إلى المشنقة من أجل قضية لا طائل لها. |
Bu kadar gereksiz ölüme sebep olduktan sonra meslektaşlarının takdirini kazanmışsındır herhalde. | Open Subtitles | بعد الإشراف على موت الكثيرين دون طائل لابد أنك شهير بين أقرانك |
gereksiz ameliyatlar, organ kesmeler, deneysel sakatlıklar. | Open Subtitles | وراءه جراحات لا طائل وراءها، وبتر أذرع وسيقان، وتشويه أجساد على سبيل الاختبار. |
Dizlerim, pek çok kez boşu boşuna okşanıp durdu! | Open Subtitles | تشابكت العديد من الأوقات بلا طائل بهذا الرجل البائس |
Durum oldukça garipti ama evi arayıp Karli'ye seslenirken bile bu arayışımızın boşuna olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | كان أمراً غريباً و لكن بينما كنا لا زلنا نبحث و ننادي على اسم كارلي عرفت أن بحثنا بلا طائل |
Araba çalıntıymış. Evrakları bir işe yaramaz. | Open Subtitles | حسناً ، السيارة مسروقة أعمال ورقيّة لا طائل لها |
Böyle öksürürsen işe yaramaz bir asker olup... | Open Subtitles | ستكون رحلة لا طائل من ورائها إنْ بدأت تكحّ هكذا وتنقل إلينا العدوى جميعاً |
Penguenin yüzmek için çok güçlü olan kanatları koşmaya gelince hiçbir işe yaramıyor. | Open Subtitles | أجنحة البطاريق ،القوية جداً للسباحة لا طائل منها عندما يتعلق الأمر بالجري |
Penguenin yüzmek için çok güçlü olan kanatları koşmaya gelince hiçbir işe yaramıyor. | Open Subtitles | أجنحة البطاريق ،القوية جداً للسباحة لا طائل منها عندما يتعلق الأمر بالجري |
Böyle durumlarda iletişim ve tutarlılık konularında açıklar oluşur aynı çabanın boş yere tekrarı söz konusudur. | Open Subtitles | هناك... هناك نقص في التواصل والإتساق، هناك تكرار جُهد طائل. |
boşa kürek çektiğini biliyorsun. | Open Subtitles | تعلمين ، هذا أمر لـاـ طائل منه. |
Sızlanmadan geçirdiğim anlamsız başka bir gün daha. | Open Subtitles | يوم آخر لا طائل منه حيث لا أنجز شيئاً فيه |
Sıkıcı bir yolculuk geçirmenin anlamı yok; yanınızdan geçerken beni durdurun. | Open Subtitles | الرحلات المملة لا طائل منها, اوقفني حينما امر بالقرب منك |
Çaban nafile. Seni göremiyorum bile. | Open Subtitles | لا طائل من جهودك إنني لا أراك حتى |
Tüm bunlar amaçsız, saçmasapan işler. | Open Subtitles | الأمر برمته مثير للسخرية، مهزلة لا طائل منه |