"طالما أنّ" - Traduction Arabe en Turc

    • olduğu sürece
        
    • Onu durduracağız
        
    • attığı müddetçe
        
    • müddetçe Gardiyan
        
    Katil dışarıda olduğu sürece onu güvenli bir yerde tutmalıyım. Open Subtitles طالما أنّ لدينا قاتل طليق، فإنّي أحتاجه في مكانٍ آمن.
    O marka olduğu sürece çantayı kimin ürettiğini önemsemezler. Open Subtitles لا يهمّهنّ من صنع الحقائب طالما أنّ عليها ذلك التوقيع. والأمر نفسه مع اللوحات.
    Gazilerin bize ihtiyacı olduğu sürece asker evi açık olacak. Open Subtitles منزل الجنود سيبقى مفتوحاً طالما أنّ هناك مُحاربين في حاجة إليه.
    Onu durduracağız. Bebeğimiz doğana kadar yapabileceği hiçbir şey yok. Open Subtitles طالما أنّ ابننا لمْ يولد بعد فهي عالقة
    "Confessor Ana'nın saf kalbi attığı müddetçe Gardiyan, başarısızlığa mahkumdur." Open Subtitles " طالما أنّ قلب المؤمنة المُعترف ينبض ، .فـ"الصائن"، ملعونبالأخفاق"
    O yüzden... İkimizden biri yanınızda olduğu sürece kızını görebilirsin. Open Subtitles لذا بإمكانك زيارة طفلتنا طالما أنّ أحدنا حاضر
    Seçme şansın olduğu sürece, ...çocuklarım için istediğim bu olmayacak. Open Subtitles طالما أنّ لدي خيار... ذلك ليس ما أريده لأبنائي
    - Tadı güzel olduğu sürece sorun yok. Open Subtitles طالما أنّ مذاقهُ جيد، فلا بأس.
    Whistler bende olduğu sürece, ben de dersem onu yapacaksın. Anladın mı? Open Subtitles طالما أنّ لديّ (ويسلر)، فستفعلين ما آمر بالضبط، أفهمت؟
    Whistler ben de olduğu sürece, ne istiyorsam harfiyen yerine getireceksin. Anlaşıldı mı? Open Subtitles طالما أنّ لديّ (ويسلر)، فستفعلين ما آمر بالضبط، أفهمت؟
    Bu yüzük parmağımda olduğu sürece sanki hâlâ Alice'in elini tutuyormuş gibiyim. Open Subtitles طالما أنّ هذا الخاتم في إصبعي فالأمر كأنني لا أزال ممسكاً بيد (أليس)
    Çünkü House, vaka ilginç olduğu sürece tedaviyi umursamaz. Open Subtitles لأنّ (هاوس) لا يهتم بالعلاج طالما أنّ الحالة مشوّقة
    Cooper özgür ve ünlü olduğu sürece diğer umutsuz insanlar uçak kaçıracaklar ve insanlar zarar görecek. Open Subtitles طالما أنّ (كوبر) حرّ ومشهور، الرجال الآخرين، الرجال اليائسين، سيخطفون طائرات، وسيتأذّى الناس.
    Scott serbest olduğu sürece ailem güvende değil. Open Subtitles طالما أنّ (سكوت) حرٌ، فعائلتي ليست آمنة.
    Onu durduracağız. Bebeğimiz doğana kadar yapabileceği hiçbir şey yok. Open Subtitles طالما أنّ ابننا لمْ يولد بعد فهي عالقة
    "Confessor Ana'nın saf kalbi attığı müddetçe Gardiyan başarısızlığa mahkûmdur." Open Subtitles "طالما أنّ قلب المؤمنة النقيّ نابضاً بالحياه فـ"الصائن" ملعونٌ بالفشل."

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus