| Çocuğu öz çocukları olarak aile kütüğüne kaydediyor ve etraftakileri kandırıyorlar. | Open Subtitles | يضعون الطفل بسجل عائلتهم كما لو أنه طفلهم ويخدعون مَن حولهم |
| Sence sorun değilse Geraldo'dan öğrenmeden aileleri uyarmak isterim. | Open Subtitles | ولكننى أريد أن أعلم عائلتهم قبل أن يعرفوا بما حدث فى جيرالدو، إذا لم تمانع ذلك |
| Büyüyen ailelerini beslemek için bu devasa tundrada yakın zamanda bir şeyler bulmalılar. | Open Subtitles | عليهم العثور على شيءٍ بأقرب وقتٍ داخل هذه البرية الشاسعة لإطعام عائلتهم المتنامية |
| Betty ve Mahtob, 9 Şubat 1986'da ailelerine tekrar kavuşmayı başardılar. | Open Subtitles | عادت بيتي وماهتوب للقاء عائلتهم في امريكا في التاسع من فبراير عام 1986 |
| ailesini çekiç ile öldürenlerin başına kötü şeyler gelir. | Open Subtitles | حسناً، الأمور السيئة تحدث للأناس الذين يقتلوا عائلتهم بواسطة مطرقة. |
| Onlara ailelerinin soyunu anlattı: Toprak Ana Tanrıçası Itibi Cahubaba, anneleriydi ve onlar doğduğunda ölmüştü. | TED | وكشف لهم نسب عائلتهم: كانت والدتهم إلهة الأرض إتيبي كهوبابا وتوفيت عندما ولدوا. |
| Fakat kemik iliği nakline ihtiyacı olan birçok hastanın uyumlu bir aile bireyi yoktur. | TED | لكن العديد من المرضى الذين يحتجون زراعة نخاع العظم ليس لديهم تطابق من أفراد عائلتهم. |
| Birbirlerinden soğumuş aile bireyleri hakkında konuşurlarken insanların gözyaşlarını gördüm. | TED | رأيت الدموع تبلل عيون الناس وهم يتحدثون عن أفراد عائلتهم على أنهم مغرورين. |
| Dört yüzyıldan fazla bir süredir... bu aile sol kanadımızı savunmaktadır. | Open Subtitles | عائلتهم دافعت عنا منذ أكثر من أربعة قرون |
| Diğerleri için, aileleri yanlarında kanayan adamlardı. | Open Subtitles | والآخرين، عائلتهم الوحيدة ستكون الرجال الذين نزفوا بجانبهم. |
| Diğerleri için, aileleri yanlarında kanayan adamlardı. | Open Subtitles | والآخرين، عائلتهم الوحيدة ستكون الرجال الذين نزفوا بجانبهم. |
| O tutuklanan iki harika kadın ve onların aileleri. | Open Subtitles | تَعْرفُ أولئك البنتين الجميلتينِ الآتي تم القبض عليهم و عائلتهم و زوجي |
| Ama şimdi ülkede kalabilir ve farklı şantiyelerde çalışabilir ve ailelerini geçindirmek için para kazanabilirler. | TED | لكن الأن بإمكانهم ان يبقوا في البلاد ويعملون في مواقع بناء مختلفة ويحصلون على مال ليطعمون به عائلتهم |
| Vergi memurlarınız ailelerini dövdü, açlıktan öldüler. | Open Subtitles | عائلتهم ضُربت وعُذبت للموت من أجل الضرائب |
| Bazılarının korkunç kişisel problemleri var, bazılarıysa ailelerini trajik bir gemi kazasında kaybetmiş olabilir. | Open Subtitles | بعض الناس لديهم مشاكل شخصية، و آخرون ربما فقدوا عائلتهم في حادث مؤسف. |
| Bazı kediler yeni ailelerine alışamıyor. | Open Subtitles | بعضُ القطط لا يعتادون فقط مع عائلتهم الجديدة |
| Gençlerimizin en iyilerini alıyor, yuvalarından kopartıp, onları ailelerine düşman ediyorlar. | Open Subtitles | إنه يأخذ أفضل أولادك بعيداً عن منازلهم ويقلبهم ضد عائلتهم |
| ailesini çekiçle katledenlerin başına kötü şeyler gelebilir. | Open Subtitles | حسناً، الأمور السيئة تحدث للأناس الذين يقتلوا عائلتهم بواسطة مطرقة |
| Şelaleri ve çimenli çayırları vardı, sonsuza kadar beslenecek yıldız yapraklar onların ve ailelerinin üzerinde yükseliyordu. | Open Subtitles | كان هناك شلالات وحقول أعشاب ونجوم شجر تكفى للتمتع الى الأبد والشروق يشرق عليهم مع عائلتهم |
| Evet, şey, kardeşi haricinde bütün ailenin aşağı caddeden kahve derili bir çocukla evlendiği için Anet'i dışladığını hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر عندما تخلوا كلهم عن آنيت لأنها تزوجتني ولم تتزوج شخصاً من عائلتهم |
| Mürettebatın çoğunluğu kara izni ve aileleriyle buluşmaya hazırlanıyordu. | Open Subtitles | معظم طاقم الأسطول كان مستعداً لأجازة وإعادة شمل عائلتهم |
| Hiçbirisi ailesinin geri kalanı ile bir şeyler yapmak istememiş. | Open Subtitles | جميعهم يبدوا أنهم لا يريدون شيئاً من أفراد عائلتهم |
| Bazı bireyler genetik bir nedenden dolayı otistik olabiliyor ama bunun nedeni ailede otizm olması değildir. | TED | في حالة بعض الأفراد، بالإمكان أن يصابوا بالتوحد لسبب ذي علاقة بالجينات و لكن ليس لأن التوحد أمر وراثي في عائلتهم. |
| Ama bu, planladıkları şey, birinin çocukluğunu çalmak annesinden, ailesinden kopartmak... | Open Subtitles | لكن هذا. مع تخطيطهم هم حرمان أشخاص من طفولتهم، من صلتهم مع والدتهم و مع عائلتهم |
| ailesi ona göz kulak olabilir. Günün 24 saati onunla ilgilenecek biri olmalı. | Open Subtitles | كما لو أن عائلتهم ستهتم بهم يجب أن يكون لديه شخصاً 24ليرعاه ساعة في الأسبوع |
| Uyarıcı sinyallerle aileden birilerinin intihar edebileceği konusunda insanları bilinçlendirmek istedik. | Open Subtitles | لجعل الناس يدركون الإشارات المنذرة بأن أحد أفراد عائلتهم قد ينتحر |