Tam 9/11 ertesiydi ve New York şehri Zor bir dönemden geçiyordu. | TED | كان هذا بعد الحادي عشر من سبتمبر؛ كانت المدينة تمر بظروف عصيبة. |
Zor bir hafta geçirdiğinizin farkındayım... ama bilmeniz gereken bir şey var. | Open Subtitles | اسمعوا أيها الطلاب لقد مررتم بأوقات عصيبة هناك شيء يَجِبُ أَنْ تَعْرفَوه |
-Mikey, çok zor zamanlar geçirdi. -Zavallı Mikey! Zavallı Mikey! | Open Subtitles | ميكى مر بأوقت عصيبة فى حياتة ميكى الغلبان ميكى الغلبان |
Onun için Kötü bir zaman. Biraz kafayı sıyırdı. | Open Subtitles | لقد واجه أوقاتاً عصيبة إنه لا يدرك ما يقوله |
Ve evet, zorlu bir yoldan geçiyoruz, ama bunları çözmeye çalışıyoruz. | Open Subtitles | و رغم أننا نمر بمحرلة عصيبة إلا أننا نحاول حل مشاكلتنا |
Umutsuz zamanlar, Umutsuz önlemler... | Open Subtitles | أوقات عصيبة تستدعي اجراءات عصيبة |
Zor bir dönemden geçtiğini biliyorum ama başa çıkmanın yolu bu değil. | Open Subtitles | أعلم أنه يمرّ بأوقات عصيبة لكن ليست هذه هي الطريقة للتعامل معها |
Qresh'te bazı dördüncü seviyelerin peşinde Zor bir gece geçirdim. | Open Subtitles | ليلة عصيبة كنا ننفذ مذكرة من المستوى الرابع في كريش |
Bunun Zor bir zaman olduğunun farkındayım Sayın Konsolos ama kızınızı geri alacağımızı bilmenizi istiyorum. | Open Subtitles | أنا اعلم ان هذه اوقات عصيبة بالنسبة لك قنصل هان لكننا سوف نعيد ابنتك اليك |
Zor bir zamandayız, farkındayım. Tavsiyemi ister misin? | Open Subtitles | أنا أعلم إننا فى أوقات عصيبة أتريدى نصيحتى؟ |
çok zor günlerdi, ama nitelikli insanlar yetiştirildi; | Open Subtitles | لقد كانت أوقاتاً عصيبة, ولكنها أنتجت مميزات فى الأشخاص لن تصبح لديكم ابداً. |
Eğer yeni ve adil bir dünya olacaksa bizim neslimizin orada yaşaması çok zor olacak. | Open Subtitles | إني لا ألومك. إنْ حدث وأصبح هناك عالماً جديدًا جسورًا، فإنّ أجيالنا ستقاسي أوقات عصيبة في العيش بداخله. |
Kötü bir gece geçirmişsin. Her şeyi anlat. | Open Subtitles | لقد فهمت أنك قد قضيت ليلة عصيبة حدثيني عن كل شيء |
Çok Kötü bir dönemden geçiyor. Eskiden çok eğlenceliydi. | Open Subtitles | تمر بمرحلة عصيبة و قد إعتادت أن تكون إنسانة مرحة. |
Bir doğum ve ishal vakası için zorlu bir gece geçirdim. | Open Subtitles | واجهت ليلة عصيبة ، فقد أشرفت على ولادة وعالجت حالة إسهال مفرط |
Dinleyin. zorlu bir kaç gün geçireceğiz, hepsi bu. | Open Subtitles | حسناً اسمعوا، الأيام القليلة القادمة ستكون عصيبة لكننا سننجوا |
Umutsuz zamanlar diyelim o halde. | Open Subtitles | إنها أوقات عصيبة حسبما أفترض |
AV: Doğru. Söylendiği gibi bebeğin ilk yaşları gerçekten harikaydı ama bir o kadar da zordu. | TED | أليسا فولكمان : نعم ان هذا صحيح .. نحن نريد ان نقول ان السنوات الاولى كانت رائعة جداً ولكنها كانت عصيبة جداً |
Ama çaresiz durumlarda böyle hareket etmek gerekir. | Open Subtitles | لكن الأوقات العصيبة تتطلب إجراءاتٍ عصيبة |
- Yani, gerçekten stresli zamanlar dostum, anlıyor musun? | Open Subtitles | اذن , انها أوقات عصيبة , انت تعلم عن ماذا تتكلم |
Zor bir dönem geçiriyorum. Biraz destek için aradım seni. | Open Subtitles | أنني أمر بأوقات عصيبة أنني أكلمك فقط من أجل بعض الدعم |
Sırtım duvara dönükken ve nefes almak için küçük bir odaya ihtiyacım varken belki size birkaç hisse vermiş olabilirim. | Open Subtitles | لربما اعطيتكم يا جماعة بضعة أسهم عندما كنت في حالة عصيبة.. و احتجت قليلاً من المساحة للتنفس |
İyi zamanlarımız, ilginç zamanlarımız oluyor, ve tabi bazen sıkıntılı zamanlarımız da. | TED | هنالك أوقات جيدة, أوقات مثيرة للأهتمام, و هنالك أوقات عصيبة كذلك. |