Auxerre'de bir parfüm dükkanında çalışıyorum. | Open Subtitles | أعمل محاسبة بمحل عطور في متجر كبير في اوكسير |
Bunları al. İhtiyacın olacak. parfüm? | Open Subtitles | اوكى,احمل هذه الاشياء ستحتاجها انها عطور |
Alışveriş merkezinde kadının birinden dayak yemiş ve parfüm standına çok kötü düşmüş. | Open Subtitles | لقد ضربته إمرأة في السوق وسقط بعنف على عارضة عطور. |
Bir defasında erkek parfümü satmıştım. | Open Subtitles | قمتُ مرة ببيع عطور رجالية بالسوق المركزي |
Safir küpeler, Paris'ten gelme Parfümler kaşmir hırkalar... | Open Subtitles | قرطان من الياقوت، عطور فارسية، كنزات من الكشمير. |
Arabistan'ın tüm esansları bu küçük eli güzel kokutmaya yetmez. | Open Subtitles | كل عطور العرب لن تطيب هذه اليد الصغيرة |
parfüm şirketinde koku uzmanı olarak çalışıyorum, özellikle çekicilik konusunda. | Open Subtitles | أقدّم إستشارة لشركة عطور كشامّة روائح مُحترفة، مُتخصّصة في الجاذبيّة الرئيسيّة. |
Albümün çıkmak üzere, parfüm zinciri de kuruyorum. | Open Subtitles | ألبومى سيصدر قريبًا كما تعلمون و سأروج لمجموعة عطور. |
Hatırlıyorum sonra da beni bir parfüm fabrikatörü için kenara atmıştın. | Open Subtitles | أتذكّر ذلك، ومن ثم اخترت قطب عطور ما بدلاً منّي. |
Giuseppe, sen hala parfüm Üstadı Baldini'sin. | Open Subtitles | مازلت بالدينى أعظم صانع عطور ٍ |
Hiç kimse kendisine parfüm ustadı demeyi işini o kutsal topraklarda kanıtlamadan söyleme hakkına sahip değildir. | Open Subtitles | لم يستطع شخص على استحقاق ٍ أن يُطلق على نفسه "صانع عطور" |
Yatak dağınık. Çarşaflar parfüm kokuyor. | Open Subtitles | السرير غير مرتب , ورائحة الأغطية عطور |
parfüm ve kozmetik. | Open Subtitles | هذه عطور وبعض مُستحضراتِ التجميل. |
Bu benim kişisel tekniğim, çünkü parfüm tasarlıyorum. | Open Subtitles | هذا هو أسلوبي الشخصي لأنني مصمم عطور |
O bir parfüm uzmanı. -Doğru, doğru. | Open Subtitles | إنها صانعة عطور أوه , صحيح , صحيح |
Bunu kullanan beş tane parfüm üreticisi belirledim. | Open Subtitles | وجدنا خمسة مصانع عطور فقط تستخدمه. |
Kafamda bir parfüm modeli canlanıyor. | Open Subtitles | حسنا , انني اتصورها فتاة اعلانات عطور |
O parfüm ihraç ediyor, muz ithal ediyor. | Open Subtitles | يصدّر عطور و يستورد موز. |
Saçma bir şey parfüm satmak ya da bir lastikçide çalışmak. | Open Subtitles | فتاة عطور أو العمل في مخزن إطارات ... |
Amerikan parfümü her yerdeydi. | Open Subtitles | عطور الجمال الأمريكي في كل مكان |
- Parfümler. - Kendine kıyak yap. | Open Subtitles | عطور - متّع نفسك - |
Arabistan'ın tüm esansları yetmez bu elleri güzel kokutmaya. | Open Subtitles | وليس بمقدور كل عطور الدنيا أن تزيلها |