| Bu şehirde bile insafsız ve alışılmadık bir ceza sayılır. | Open Subtitles | حتى في هذه المدينة يشكّل ذلك عقاباً قاسياً وغير اعتيادي |
| Danny ufak düşüncesizliği için ceza olarak sade kek yiyor. | Open Subtitles | كيك الغابة السوداء , لداني عقاباً له لإجل حماقته القليلة |
| O hâlde kazandığı tüm puanların bir kerede silinmesini sağlayacak bir ceza bulmalıyız. | Open Subtitles | بهذه الحال يمكننا أن نجد عقاباً حيث يخسر التلاميذ كل النقاط مرة واحدة |
| Burada, Şarbon Kalesi'nde, Kase şeklindeki feneri yakmanın tek bir cezası vardır. | Open Subtitles | يجب أن تنال عقاباً و هنا فى الجمرة الخبيثة هناك عقاب واحد لإضاءة الشعلة التى على هيئة الكأس المقدّسة |
| 6 Eylül gecesi öncesinde, ona hiç Kırmızı Kod uygulandı mı? | Open Subtitles | هل تلقى أبداً عقاباً أحمراً قبل ليلة السادس من سبتمبر؟ |
| Kardeşinin durumu zaten bir ceza ama sana küçük bir hediye vermeden yollayamam. | Open Subtitles | .. إنّ حالة شقيقك تعتبر عقاباً كافياً لكن لا يمكنني السماح لك بالرحيل |
| Tamam, boy. Daha önce verdiğim cezalara göre çok büyük bir ceza vereceğim ve bu sefer işi sulandıramayacaksın. | Open Subtitles | حسناً يا ولد ، هذا الأمر يتطلب عقاباً كبيراً ، وهذه المرة سأجعلك تفعله |
| Kutu başına 50 cent ödemeye ve ceza gerektiren zararlar ve zihinsel ızdıraplar için 2000 dolar ceza aldı. | Open Subtitles | أمروها بدفع 50 فلس لتبديل العلب و ألفان دولار عقاباً لتدمير العلب والتسبب بجرح المشاعر |
| Bundan daha büyük ceza olur mu. | Open Subtitles | لا يُمكنُ أَنْ يَكُونَ هناك عقاباً أعظم مِنْ هذا |
| Ben de aynı izlenimi edindim. Bir ceza bile olsa bu olaya onun atanmasına sevindim. | Open Subtitles | حصلت على هذا الإنطباع, أنا سعيدة لأنه عيّن على هذه القضية حتى لو كانت عقاباً |
| Danny ufak düşüncesizliği için ceza olarak sade kek yiyor. | Open Subtitles | كيك الغابة السوداء, لداني عقاباً له لإجل حماقته القليلة |
| Seni buraya getirmenin bir ceza olmadığını biliyorsun, Jessica. | Open Subtitles | لتعلمي , جلبك هنا لم يكن عقاباً لكي جسيكا |
| Bir veya iki puan kaybetmeleri gerçek bir ceza değil. | Open Subtitles | فخسارة نقطة أو اثنتان ليس عقاباً حقيقياً |
| Hayatta kalması onun için en büyük ceza. | Open Subtitles | ابقاؤه حياً سيكون عقاباً أسوء من أي عقاب آخر سيناله |
| Söylemekten nefret ediyorum ama ona çılgınca bir ceza vermeseydin bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. | Open Subtitles | أكره قولها، لكن كل هذا الأمر لم يكن سيحدث إن لم تعطه عقاباً غبياً |
| Ama ceza olarak, beni buna dönüştürdü. | Open Subtitles | لكنْ عقاباً على جريمتي حوّلتني إلى هذا الشكل |
| Buna nasıl bir ceza vereyim, onu bile bilemiyorum. | Open Subtitles | لا استطيع التفكير كيف ستأخذي عقاباً على ذلك |
| Suç işlemeyi bırakanları, gerçekten pişmanlık duyduklarını düşündüklerimi vicdanlarıyla başbaşa bırakmanın en büyük ceza olduğunu düşündüklerimi listemden çıkardım. | Open Subtitles | الذين توقفوا وأظهروا ندمهم الخالص العيش مع ما إرتكبوا كان عقاباً كافياً وأزالهم عن قائمتي |
| Tutku yüzünden işlenen cinayetlere ölüm cezası vermezler. | Open Subtitles | لا يحكم بالإعدام عقاباً على الجرائم العاطفية |
| Dünya Savaşı ile flört etmemizin cezası bu... | Open Subtitles | عقاباً للعالم على عبثه بالحرب العالمية الـ3 |
| Bunun müthiş derecede Kırmızı Kod gibi durduğunu düşünüyordum. | Open Subtitles | كنت أفكر أن الأمر ربما يكون عقاباً أحمر |
| Sanırım bizim gibi insanlar bizim kesinlikle bir cezayı hak ettiğimizi mi düşünüyordur? | Open Subtitles | أشعر أنّ من المؤكّد... إنّ أُناسا مثلنا يستحقّون... عقاباً معيناً؟ |