O gece olanların hiçbir şekilde çizmelerle alakası olmadığına emin misin? | Open Subtitles | هل انت متأكدة تماما ان الجزمة لا علاقة لها بالموضوع؟ نعم |
Beğendiğiniz bir şeyin o beğndiğiniz şeyin içeriğiyle hiç alakası olmayan bir özelliğinize işaret ettiğini nasıl bilebilirsiniz? | TED | كيف تعرف أنك إن قمت بتسجيل إعجابك بشيء فهذا يدل على إحدى سماتك التي لا علاقة لها بالمحتوى الذي قمت بتسجيل إعجابك به؟ |
Bu soruların satırarasını okuyabilirsiniz ama cevabın siyasetle hiçbir alakası yok. | TED | لكم أن تقرأوا بين السطور في هذه الأسئلة و الإجابة لا علاقة لها بالسياسة. |
Bir elektronu yörüngede tutan gücün, kütleçekimiyle hiçbir ilgisi yoktur. | Open Subtitles | القوة التي تُبقي الإلكترون في مدار لا علاقة لها بالجاذبية |
Disarida seksle ilgisi olmayan koca bir ticaret dünyasi var. | Open Subtitles | يوجد الكثير من الأشياء في العالم لا علاقة لها بالجنس |
Ve bu özellikle sıklıkla birbiriyle alakasız ve IQ'dan bağımsızdır. | TED | وهذه الصفات غالبا لا علاقة لها وغير مرتبطة بمستوى الذكاء |
Ama bu modası geçmiş bir şey ve sonuçta konuyla alakasız. | Open Subtitles | لكنّكِ ترينها قديمةً جداً ولا علاقة لها بالواقع |
Erkekler vücutlarıyla, kalpleri ve benlikleri ile alakası olmayan şeyler yapabilirler. | Open Subtitles | الرجال يمكنهم أن يفعلوا أموراً بأجسادهم لا علاقة لها بالقلب أو العقل |
Bunun manevi dünyamızla hiçbir alakası yok. Bu çok yüzeysel olurdu. | Open Subtitles | ولا علاقة لها بحياتنا الدينيّة، لكان ذلك سطحيّاً |
Joyce'un bu işle bir alakası olmadığından emin olmalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نتأكد أن جويس لا علاقة لها بالموضوع |
Belki de bunu şu andaki işimizle hiçbir alakası olmayan şeyler listesine eklemeliyiz. | Open Subtitles | و ربما كان علينا أن نضيف هذا إلى قائمة الأشياء التي لا علاقة لها بالمهمة التى أمامنا |
Semptomlarıyla alakası olmayan rastgele organlar seçtiğimizi sandım. | Open Subtitles | آسف، خلتُ أنّنا نستبعد بشكل عشوائيّ أجزاء الجسم التي لا علاقة لها بالأعراض |
Bu suçlamanın konuyla alakası yok ve zaten önemsizdi. | Open Subtitles | تلك التهمة لا علاقة لها بالقضية بالإضافة لكونها طفيفة |
Onunla bir ilgisi bir şey olsa gerek. Hemen oraya gitmeliyiz. | Open Subtitles | لابد من وجود علاقة لها بالأمر لابد أن نذهب هناك الأن. |
gibi sorular soruyor. Şunu demek isterim ki progeria hastalığım olsa da zamanımın çoğu progeria ile hiç ilgisi olmayan şeyleri düşünerek geçiyor. | TED | وأود القول أنه بالرغم من إصابتي بالشياخ، إلا إنني أمضي معظم وقتي في التفكير بأشياء لا علاقة لها بالشياخ إطلاقاً. |
Bu yüzden, matbaa, baylar ve bayanlar, tamamen affedilme baskısı tarafından ortaya çıkmıştır ve okuma ile hiç bir ilgisi yoktur. | TED | إذاً المطبعة، سيداتي وسادتي، كانت مدفوعة في الأساس بطباعة الغفران ولا علاقة لها بالقراءة. |
Eğer böyle devam edersem, tüm verilerin büyük kurumlardan geldiğini ve sizinle hiç ilgisi olmadığını sanacaksınız. | TED | الآن إذا واصلت على هذا المنوال، ستعتقدون أن كل البيانات تأتي من المؤسسات الضخمة وأن لا علاقة لها بكم. |
Yine de Edna'nın bu işle bir ilgisi olmadığına eminim. | Open Subtitles | مازلت مقتنعاَ أنها لا علاقة لها تماماَ بالقضية |
Eminim ki savaşla ilgisi olmayan birçok Japon yapısını yakıp kül etmişizdir. | Open Subtitles | وأنا واثق من أننا قصفنا العديد من المبانى اليابانية التى لا علاقة لها بعملية الأنتاج الحربى اليابانى على الأطلاق |
Bana tutup alakasız tipleri mi anlatıyorsun? | Open Subtitles | بدأت بالأنواع التي لا علاقة لها بالحديث؟ |
Mahkeme salonuna izinsiz girdin mahkeme memurunu aşağıladın böylece onu sorguladın ve neredeyse durumla alakasız bir ağır suç davasının düşmesine sebep oluyordun. | Open Subtitles | لقد قمتَ بعرقلة قاعة محكمة، تهجمتَ على محامٍ كي تتمكن من إستجوابه وتسببتَ بإبطال دعوى جناية بقضية لا علاقة لها بالموضوع |
Fakat, kavraması; görünüşte alakasız bir zorluktan kaynaklandı. | Open Subtitles | ولكن بصيرته نبعت من صعوبة لا علاقة لها على ما يبدو. |