Beni kürsüye çıkardığında ne olacağını biliyor muydun? | Open Subtitles | عندما قمت بوضعى على منصة الشهود هل كنت تعلم ماذا سيحدث ؟ |
Ama şimdi karşı tarafın avukatı onu yalanlamak için kürsüye başka bir şahit çıkaracaktır. | Open Subtitles | لكن الآن المُحامي المعارض يَنْوى استجواب شاهد آخر على منصة الشهود ليناقضة |
Gaby'yi kürsüye çıkarmayacağına dair bana yemin etmiştin, ama sonra çıkardın. | Open Subtitles | لقد أقسمت لي أنك لن تضع غابي على منصة الشهود |
Fikirlerini kapanış konuşmasında sunabilir tanık kürsüsünde değil. | Open Subtitles | أوافق يمكنه التعبير عن أرائه بجلسات مغلقة وليس على منصة الشهود |
Orada olmam, tanık kürsüsünde heyecandan konuşamamana engel olacak gibi görünmüyordu. | Open Subtitles | لم يكن بقائي هناك سيمنعك من الإختناق على منصة الشهود |
Ve bunu yaparsan ve yakalanırsan sanık sandalyesinde yalan söylemeyeceğim. | Open Subtitles | وإذا فعلت ذلك وتم القبض عليك لن أكذب على منصة الشهود |
- Unutmamamız gerekir ki Bay Vargas, burada sanık sandalyesinde değil. | Open Subtitles | -الآن ، لا ينبغى أن ننسى أن السيد " فارجاس " ليس على منصة الشهود |
9:30'da eve varmıştım. Bunu ispatlayabilirim. Mahkemede tanık sandalyesinde ya da dışarıda, her yerde yemin edebilirim. | Open Subtitles | يمكننى أن أثبت ذلك و أقسم عليه ، داخل و خارج المحكمة ، على منصة الشهود ، فى أى مكان |
Bundan bana ne? tanık sandalyesinde yalan söyledi. | Open Subtitles | يطارد ، يلاحق ، لقد كذبت بشأني على منصة الشهود |
kürsüye fabrika müdürünü çıkarabiliriz. | Open Subtitles | كان باستطاعتنا وضع مدير المصنع على منصة الشهود. |
Tek yapman gereken o kürsüye çıkmak ve o çocuğu ölüme sürükleyen sübyancıyı öldürdüğünü söylemek. | Open Subtitles | فقط إصعد على منصة الشهود ، وادلي بشهادتك أنك قتلت مختصبا قاد صبياً إلى الإنتحار |
Savcıyı kürsüye çıkarmak eşi görülmemiş bir şey galiba. | Open Subtitles | وضع مدعٍ عام على منصة الشهود لم يسبق حدوثه كليا |
Şov yapıyorsam buyurun kürsüye çıkın? | Open Subtitles | إن كنت أنفس عن غضبي لما لا تقبل الصعود على منصة الشهود ؟ |
Onu kürsüye çıkartıp yeminli ifade vermesini sağlamalısınız. | Open Subtitles | عليكم أن تضعونه على منصة الشهود ويدلي اليمين |
Çünkü tanık kürsüsünde bulunduklarında karaktersiz ve gereksiz oluyorlar. | Open Subtitles | لأنهم يضحون متوترين وخائفين على منصة الشهود |
tanık kürsüsünde yalan mı söyledi? | Open Subtitles | هل تقولين أنها كذبت، وهي على منصة الشهود ؟ |
Trey, tanık sandalyesinde ve yarasıyla tanıklık edecek. | Open Subtitles | الأن, تراي, على منصة الشهود يشهد، وبإصاباته |
Ama onun tanık sandalyesinde oturması bile halkı onun etrafında ve bu gençlerin karşısında topladı. | Open Subtitles | و لكن حقيقة وجودها على منصة الشهود جعل الرأي العام يندفع حولها و ضد هؤلاء الفتيان |