Başın belaya girerse, bil ki bunu yalnız yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لو وقعتِ في مشكلة، فكما تعلمين ليس عليكِ فعل ذلك لوحدكِ |
Demek istediğim, artık bunu yapmak zorunda değilsin. Ben senin için buradayım. | Open Subtitles | لا، ما أقصدهُ، هو أنّه ليس عليكِ فعل هذا بعدالآن ، لأنّي هنا من أجلك. |
Dinle, uh, teşekkürler. yapmak zorunda değildin, biliyorum. | Open Subtitles | إسمعي ، شكراً أعلم بأنه لم يتوجب عليكِ فعل هذا |
- Hiçbir şey yapmana gerek yok. - Çocukluğumdan beri benimle konuşuyorlar. | Open Subtitles | ليس عليكِ فعل أى شئ - كانوا يغنون لى منذ طفولتى - |
Bir başkasının yaptığı bir şey için suçlu hissedip böyle bir şey yapmana gerek yok. | Open Subtitles | لا يجب عليكِ فعل اي شيء لمجرد شعورك بالذنب تجاه ما فعله شخص آخر |
Bir şeyler yapmalısın. Bu bir rezalet. Ona böyle davrandığı için dava edilmeli. | Open Subtitles | عليكِ فعل شيئاً ما, إنهُ يثور غضباً يجب أن يهدأ من غضبهُ لذلك |
Dinamit çalışıyor, ama bir sorun da yok değil bunu hâli hazırda kanı olan ve canı yanan birine yapmak zorundasın. | Open Subtitles | عملٌ رائع، لكن إليكِ الأمر.. سيتعيّن عليكِ فعل ذلك على شخص لا يزال لديه دم ويمكنه أن يشعر بالألم. |
Hemen gerçekleşmek zorunda değil. Bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا يجب عليكِ أن تقابليهم الآن ليس عليكِ فعل هذا |
Aslında, çok fazla bir şey yapmak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | .. فى الواقع ليس عليكِ فعل الكثير إنه فقط |
Söylemeye çalıştığım şey, artık bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | الذي أقوله، هو أنه ليس عليكِ فعل هذا بعد الآن |
- Her defasında bunu yapmak zorunda mısınız? | Open Subtitles | هل عليكِ فعل هذا كل مره؟ لجلب الحظ السعيد |
Tek başına yapmak zorunda değilsin bunu. Birlikte söyleyebiliriz. | Open Subtitles | ليس عليكِ فعل هذا بمفردك، يمكننا إخباره سوياً |
Erkek arkadaşının ilgisini çekebilmek için bunları yapmak zorunda kalmamalısın. | Open Subtitles | و ليس عليكِ فعل ذلك لإبقاء حبيبكِ مهتم. |
Hayır, hayır. Bunu yapmak zorunda değildin. | Open Subtitles | لا، لا لا، لم يكن عليكِ فعل هذا |
Ama tekrar böyle bir şey yapmana gerek yok. | Open Subtitles | لكن لا ينبغي عليكِ فعل شيء من هذا القبيل مجدّداً |
Anlamıyorsun. Bunu yapmana gerek yok. | Open Subtitles | انت حتى لاتدركين لايجب عليكِ فعل ذلك |
Bunu yapmana gerek yok. Bak, bunun senin hatan olmadığını söyledim, Hanna. | Open Subtitles | لم يكن عليكِ فعل هذا، أخبرتكِ بأنّ هذا ليسَ بذنبكِ يا (هانا) |
Sorun çıkmadığı sürece bir şey yapmana gerek yok. | Open Subtitles | ليس عليكِ فعل أي شيء إلا لو طرق طارئ |
Kendini ve bebeği güvende tutmak için elinden geleni yapmalısın. | Open Subtitles | إنّما يتحتّم عليكِ فعل أيًّا كان لإبقاء نفسكِ والطفلة بأمان. |
Mutlaka yapmalısın. Pasaporta bile ihtiyacın yok, haksız mıyım? Gidiyorsun o kadar. | Open Subtitles | عليكِ فعل ذلك, و لا تحتاجي لجواز سفر حتى, فقط تذهبين, إلى أية مكان تريديه. |
Spencer'ı unutmak istiyorsan, şuradaki adama çok kötü şeyler yapmak zorundasın. | Open Subtitles | سيتوجبٌ عليكِ فعل أشياء سيئة جداً، رفقة ذلك الرجل |
Bunu uzun zaman önce yapmalıydın. | Open Subtitles | كان عليكِ فعل هذا من زمن طويل |
Sadece, onun önünde yapmamalıydın. Ona karşı gerçekten hisleri vardı. | Open Subtitles | لكن لم يكن عليكِ فعل ذلك أمامها، كانت تكنّ له مشاعر حقيقية. |
- Ama önce bir şey yapmalısınız. | Open Subtitles | والتي دخلتي بها طواعيا -لكن يتوجب عليكِ فعل شئ |