Ben de bu yazı hatırlamak istediğimi söylerken ciddiydim. | Open Subtitles | و قد عنيتُ ما قلته بشأن رغبتي بتذكّر هذا الصيف |
Başka bir hayatta ikimiz hakkında söylediklerimde ciddiydim. | Open Subtitles | عنيتُ ما قلت عنكِ و عني في الحياة الآخرى |
Birazcık. Dosyamın ilgini çekmemesinden dolayı ölüşümü izlemeni kastetmiştim. | Open Subtitles | عنيتُ حقيقة أنّكَ تقف هنا، تشاهدني أحتضر لأنّ ملفي أضجركَ |
Bir varisin ittifakın geleceği açısından önemli olabileceğini kastettim. | Open Subtitles | حسناً... عنيتُ بأن الوريث سيكون مهم من أجل التحالف. |
altı ay önce ayrıldım zaten şirketten demek istedim. | Open Subtitles | إنفصلت عنه مُنذ ستّة أشهر. عنيتُ الوكالة. |
Sadece anne babasından birini kaybeden bazı çocuklar kaybedilen kişinin yerini alma baskısı hissederler demek istemiştim. | Open Subtitles | عنيتُ بكلّ بساطة أنّ بعض الصبية الذين فقدوا والداً، يشعرون بالضغط لسدّ فراغ الوالد المفقود |
Yine de dediğimde ciddiyim bu meretten kurtulman gerekiyor. | Open Subtitles | عنيتُ ما قلته بالرغم من ذلك عليك الذهاب لعيادة تأهيل |
Bir oda için cinayet bile işlerim derken ciddiydim, paylaşmaya bile razıyım. | Open Subtitles | انا قلت انى سأقاتل من اجل المكتب وانا عنيتُ ذلك, حتى لو شاركنى به احد |
Hayır, buna yalan denmez. Dediğim zaman gayet ciddiydim. | Open Subtitles | كلاّ، لم تكُن كذبة، عنيتُ ذلك عندما قُلتُها. |
ciddiydim. Ama kendin de söyledin baskı, çöküşünü hızlandırabilir. | Open Subtitles | عنيتُ ذلك، لكنّكِ قلتِ بنفسكِ أن الضعظ قد يسرّع من تدهور حالته. |
Hepsi benim suçum derken ciddiydim. | Open Subtitles | لقد عنيتُ كلامي حين قلتُ بأن هذه كلها غلطتي. |
Geçen gün size; polise hiç yalan söylemedim dediğimde ciddiydim. | Open Subtitles | عندما قلتُ لك تلك الليلة بأنّي أبدًا لا أكذبُ على الشرطة، عنيتُ ذلك. |
Yürütebilirdim. Seninle tek eşli olmayı istediğimi söylediğimde ciddiydim. | Open Subtitles | عندما قلتُ أنني أريد أن أكون معك ومعك فقط، فقد عنيتُ ذلك. |
Seninle açılımlarım hakkında konuşurken işe daha erken gelmek ve herkes için çörek almayı kastetmiştim. | Open Subtitles | تعرفي، عندما كنتُ أتحدث حول المبادرة، عنيتُ مثل الظهور مبكراً للعمل، شراء الكعك للجميع مرة واحدة من حين لآخر. |
Hayır, sabahçı garsonu kastetmiştim. | Open Subtitles | كلّا، عنيتُ النّادل الجديد. إنّه بالمطبخ. |
Siz derken sadece seni kastetmiştim. | Open Subtitles | عندما قلتُ لكم ذلك فأنا عنيتُ أنتم فحسب |
"gece içkini alıp keyfine bak" dediğimde bir taneyi kastettim. | Open Subtitles | عندما قُلت "يمكنك إحتساء شراب آخير" عنيتُ شراب واحد. |
Yani bugün evlensek aptalca olur demek istedim. | Open Subtitles | أنا... أنا... أنا عنيتُ أنه كذلك في حالة تزوجنا اليوم |
Benim için iyi demek istemiştim. | Open Subtitles | عنيتُ خبر جيّد بالنسبة ليّ مرحبـًا؟ |
Sözümde de ciddiyim... | Open Subtitles | سوف تبتاع لي واحدة جديدة، و ، أنا عنيتُ ماقلت. |
Dışarı çıkacağın adamdan bahsediyorum. Az önce dışarıda haşladığın adamdan. | Open Subtitles | لا ، عنيتُ بشأن موعدُك الغرامي الذي أفسدتيه في الخارج |
demek istediğim, artık yaşamak için her sebebim var. | Open Subtitles | كلُ ما عنيتُ قولهُ كان لديَ كُل الأسباب لأعيش الآن، كُل الأسباب |
Söylediğim her kelimemin arkasındayım. O adam bana yalan söyledi | Open Subtitles | عنيتُ كلّ كلمة، كذب ذلك الرجل عليّ. |