| Belki kendi başlarına hareket ediyorlar. Belki aynı rüyalardan ilham alıyorlar. | Open Subtitles | ربّما يعملون معًا أو فرادى، أو لعلّ الأحلام عينها ألهمتهم جميعًا. |
| Truva Savaşı'nın sebebi, iki erkeğin aynı kadına aşık olmasıdır. | Open Subtitles | نشبت معركة طروادة، لأن رجلين كانا يحبان المرأة عينها |
| Madeni para onun sağ gözü, üzerine ne yemin edilen göz. | Open Subtitles | إن العملة المعدنية عينها اليمني الجميع يُقسمُ بالعين |
| Gelmekte olan ölümünü anlattı, gözlerini kapadı ve öldü. | Open Subtitles | لكي تخبرهم عن موتها الوشيك, ثم تغلق عينها وتموت |
| Arada bir yerde kız kardeşinin gözünü morarttım, evi ateşe verdim. | Open Subtitles | ضربت أختك فى عينها و أحرقت المنزل ،خرجت الأمور عن نصابها |
| Bakın, örneğin bu balığın Gözünün arkasında bir nevi far var, yemek bulmaya da yarar, karşı cinsi cezbetmeye de. | TED | اذن على سبيل المثال هذه السمكة لها مصباح قد ادمج وراء عينها تستطيع استعماله لايجاد الطعام او جذب زوج |
| gözleri öylesine gelişmiş ki, gezegendeki en hızlı görsel sistemlerdir. | TED | عينها متطورة وتعتبر أسرع جهاز بصري في العالم. |
| Esmer bir kızla beraber. O kız, gözüne on yaşındaki bir kız için biraz fazla far sürerdi. | Open Subtitles | أنت و فتاة سمراء و التى كانت تضع مساحيق تجميل على عينها لا تتناسب مع بنت فى العاشرة من عمرها |
| Dün gece yapacaktım ama sonra gözlerine baktım ve fark ettim ki benimle gerçekten seks yapmak isteyen birisini bulmak çok zor. | Open Subtitles | كنت سأفعل ذلك بالأمس ، ولكن عندما نظرت خلال عينها لاحظت أن كم من النادر أن تقابل شخص مستعد للقيام بالجنس معك |
| Bu sabahki bir ziyaretçi aynı belirtilerle hastanede yatıyor. | Open Subtitles | شخص كان يزور المعمل صباحاً أصبح في المستشفى ويعاني العوارض عينها |
| Oyunu baltalamak istemiyorum, ama hep o aynı mesaj geliyor! | Open Subtitles | أوتدري؟ حاولت أن أكون متعاوناً ولكنها الرسالة عينها مراراً وتكراراً! |
| aynı hatayı defalarca tekrarlarım. Geçmişten kalma izlerim ve yaralarım var. | Open Subtitles | أقترف الأخطاء عينها مراراً وتكراراً، لديّ جراح وندوب |
| Ne yaparsam yapayım, ne verirseniz verin, sonu aynı olacak. | Open Subtitles | عندما ينتهي المطاف لأيّ شيء أفعله، أو أيّ شيء تعطونه لي بالنتيجة عينها |
| Ve bir şekilde kan Gözünün arkasına akmaya başladı ve baskı nedeniyle gözü öne doğru çıktı. | Open Subtitles | وبطريقة ما، بدأ الدم يجف خلف عينها وتسبب ذلك بانتفاخ عينها |
| Eminim uzun zamandır o etekte gözü vardı. | Open Subtitles | أنا متأكد أن عينها على تلك التنورة منذ وقت طويل |
| Gelmekte olan ölümünü anlattı, gözlerini kapadı ve öldü. | Open Subtitles | لكي تخبرهم عن موتها الوشيك, ثم تغلق عينها وتموت. |
| Yesung Grup'un sahibi olmanın ardından savcıların gözünü bu anlaşmaya dikeceğini düşünmüyor musunuz? | Open Subtitles | أثناء خلافة يوسنغ، ألا تعتقدوا أن النيابة العامة ستضع عينها على هذه الصفقة؟ |
| Onu kızdırırsan gözleri kırmızıya dönüyor ve... | Open Subtitles | جنّ جنونها ، وتحولت عينها للّون الأحمر ، ثم دوّت. |
| Çocuğun gözüne cam kırığı saplanmış. | Open Subtitles | هذه الطفلة لديه قطعة من الزجاج في عينها. |
| gözlerine derin derin baktığım zaman renk değiştirirlerdi. | Open Subtitles | واعتدت أن أنظر إلى عينيها بعمق وكان لون عينها يتغير |
| Cam gözünde çapaklarla göreceğin türde bir kadın değil diyelim. | Open Subtitles | في رأيك هل السلوك مهم عند كام؟ دعنا فقط نقول أن كام ليست من نوع النساء الذين يشاهدون الأمور بطرف عينها |
| Koluna dokunuyorum, gözlerinin içine derin derin bakıyorum ve deodorant kullanıyorum. | Open Subtitles | أنا ألمس يدها وأنظر إلى عينها بتمعن وأضع مزيل للروائح كاري ماي |
| Kendi ayağına takılıp düşer ve 2 numaralı kalem gözünden girip beynine saplanır. | Open Subtitles | قامت بالثعتر وسقطت، وقلم الرصاص ذاك قام بإختراق عينها حتى وصل إلى دماغها. |
| Sonra gözlerindeki o ateşi gördüm sanki Manjulika konuşuyordu. | Open Subtitles | ثم رأيت جحيم الغضب في عينها كما لو أن مانجاليكا هي التي تتحدث |
| Sağ gözüydü Bay Finch. Şimdi hatırladım. | Open Subtitles | "لقد كانت عينها اليمنى سيد "فينش تذكرت الآن |
| Elleri bağlı, yüzü çamurlu, gözlerinde tekinsiz bakışlar taşıyor. | Open Subtitles | الأيدي مربوطة، وجه عكر المطارد ينظر في عينها |